DÜŞÜNCE ŞEKLİ DUYGU VE DAVRANIŞLARI ETKİLİYOR MU?
SAĞLIKÖzel Optimed Hastanesi doktorlarından Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Uz. Psikiyatr Ufuk Çalışkan duyguları ve nasıl değiştirebileceğini anlattı.
Herkesin gün içerisinde çeşitli konularda defalarca yardım arayışı içinde olduğunu hatırlatan Çalışkan, “Yol sorarız, bir nesneyi taşımak için yardım alırız, bir bilgiyi öğrenmek isteriz vb. Psikiyatrik alanda ise şikayetçi olduğumuz ve yardım aradığımız konu duygularımızdır; üzülmek, sinirlenmek, kaygı hissetmek gibi. Hissettiğimiz bu duyguları ise yaşadığımız olaylarla ilişkilendiririz. Arkadaşımızla tartıştığımız için üzüldük, beklenmedik bir durumla karşılaştığımız için heyecanlandık, sınava gireceğimiz için kaygı hissettiğimizi tarif ederiz. Halbuki aynı şartlarla karşılaşan insanların bir kısmı bizimle aynı duyguları hissederken bir çoğunun çok daha farklı duygular yaşadığını görmekteyiz. Bu farklılığı insanların değişik yapılarda olması ile açıklıyoruz. Farklı yapılarda olmaktan daha açıklayıcı olan bir cevap bulunmaktadır. Bu cevap ‘duygularımızı oluşturan etken yaşadığımız olaylar mıdır?’ sorusunda yatmaktadır.” dedi.
SELAM VERMEME ÖRNEĞİ
Bir örnek üzerinde devam edilmesi halinde konunun daha iyi anlaşılacağını düşündüğünü belirten Çalışkan, “Bu konuyu açıklarken ‘selam vermeme’ diye tanımladığım örneği kullanıyorum genelde. ‘Ayşe diye iyi bir arkadaşımız olsun ve biz bir parkta oturuyor olalım. Ayşe’nin oradan geçtiği ve bize selam vermediğini düşünelim.’ İnsanlar, Ayşe selam vermediği için üzüldüğünü dile getiriyorlar. Yani olay ile duygularını eşleştiriyorlar. Aslında bu süreç bu şekilde işlemiyor. Ayşe’nin selam vermemesi ile bizim duygumuz arasında geçen 1 saniyeden kısa bir süre içerisinde bilişsel terapilerde otomatik düşünce diye tanımlanan bir düşünce etkili oluyor. Nasıl bir düşünce bu? Ayşe selam vermedi çünkü bana değer vermiyor, ben değersizim gibi bir düşünce geçiyor ve üzülüyoruz.” ifadelerini kullandı.
OLAY, DÜŞÜNCE, DUYGU VE DAVRANIŞ
Verdiği örneğe devam eden Çalışkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Peki, bu düşünce şöyle olsaydı; ‘Ayşe selam vermedi, ben ona kesin bir hata yaptım, kırdım onu.’ Bu düşünce ile duygumuz suçluluk olurdu. Yaşadığımız olay halen Ayşe’nin selam vermemesi olmasına rağmen duygumuz değişti. Davranış alanına
Süreci formüle edersek: Olay, düşünce, duygu, davranış sıralaması şeklinde devam eder. Kullandığımız 3 düşüncede durumu açıklayacak olasılıklardır. Ancak işlevsel midir? Hayır. Peki, Ayşe beni görmedi düşüncesini kullanıyor olsaydık ne olurdu. Duygu alanında üzüntü, suçluluk ya da öfke olmaz nötr bir durumda olurduk. Davranış alanında ise biz selam verirdik. En işlevsel süreçte bu olurdu. Biz selam verdikten sonra Ayşe bize seninle görüşmek istemiyorum da diyebileceği gibi sabah gözlüğüm kırıldı, hiç bir şey göremiyorum da, annem yoğun bakımda çok dalgınım da, çocuk kaçtı başına bir şey gelmeden yakalamaya çalışıyorum da diyebilirdi. Cevap ne olursa olsun Ayşe’nin selam vermeme süreci biter verilen cevapla birlikte yeni bir süreç başlardı.”
DUYGULARIMIZI OLAYLARA BAĞLAMAYI ÖĞRENDİK
Sonuç olarak duygu ve davranışları olayların değil olaylar hakkında düşüncelerin belirlediğine dikkat çeken Çalışkan, “Ancak toplumsal yaşantımız içinde duygularımızı olaylara bağlamayı öğrendik ve uyguluyoruz. Hâlbuki düşüncelerimiz üzerine odaklanır, onları fark eder ve sağlıklı, işlevsel düşünceler ile süreci yönetir, yönlendirirsek, yaşadığımız olaylar karşısında çok daha işlevsel sonuçlar elde ederiz.” dedi.
İlginizi Çekebilir