“GÜVENLİ BÖLGE ARAYIŞLARI BEKLENTİLERİMİZİ KARŞILAMIYOR"
GÜNDEMReuters haber ajansına değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak, “Maalesef görülüyor ki güvenli bölge arayışları bizim beklentilerimizi karşılamıyor. Bu bir oyalama siyasetine dönüşüyor. Bu oyalama siyaseti de bizim sabrımızı bir denememi midir, nedir onu anlamakta zorlanıyoruz. Sabrımız da doğrusu taşıyor. O zaman da biz başımızın çaresine bakmak durumunda kalacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’deki Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde, Reuters haber ajansına, Türk dış politikası, bölgesel gelişmeler ve uluslararası gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin S-400 savunma sistemine ilişkin adımı bölgedeki barış için atmak zorunda olduklarını belirterek, "Bu bir taarruz değil savunma sistemi. Bizim de böyle bir bu savunma sistemine ihtiyacımız vardı. S-400 sistemi ile ilgili adımı atınca bu bizi biraz rahatlatacak” dedi.
S-400 SAVUNMA SİSTEMİ ALIMI
S-400’lerin en geç Nisan ayına kadar yerlerine monte edileceğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin savunma sanayinde çok önemli adımlar attığını, ortak savunma sistemlerine yönelik girişimlerin de bulunduğunu, Türkiye'nin bölgede çok daha güvenli bir güç, ön koruma noktasında tedbirlerini almış bir NATO ülkesi olarak geleceğe bakacağını söyledi.
S-400 sisteminin sistemin F-35'lerle çatışan veya çakışan bir yanının söz konusu olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz bütün bunların incelemesini yaptık. Çünkü sonunda bir savunma sistemi bu. Sayın Trump bütün bu yapılanları anlayışla karşılarken, yaptırım tehditlerinin gerçeği yansıttığını düşünmek de mümkün değil. Biz para ise paramızı veriyoruz. 1 milyar 350 milyon dolar F-35 ile ilgili ödeme yaptık. Biz F-35'lerin aslında ortağıyız, üreticisiyiz. Yani orada birçok parçayı aynı zamanda biz Türkiye'de üretiyoruz ve bu üretime ortak olmak kaydıyla da biz pazar değil aynı zamanda üretici konumundayız ve 100+15 gibi de bu uçaklardan bizim alım protokolümüz var. Tabi bunlar şu anda sekteye uğradı. Oraya gönderdiğimiz pilotların yetiştirilmesi ile ilgili süreç vardı, o şu anda askıda."
“ABD’NİN F-35 TAVRI RASYONEL DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, haftaya BM zirvesi kapsamında yapacağı Amerika seyahatinde ABD Başkanı Donald Trump ile bu konuları konuşacağına belirterek, "Ama bana göre ABD gibi bir ülke müttefiki Türkiye'yi daha fazla incitmek istemeyecektir. Bu rasyonel bir davranış da değildir, sorumlu bir dış politika hiç değildir" dedi.
ABD’nin Patriot satma teklifinin de ABD Başkanı Trump ile görüşmelerinde gündeme geldiğini ve Trump’a “biz her ne kadar 100'lük paket S-400 alıyorsak sizden de belirli bir miktarı Patriot olarak alabiliriz. En azından S-400'deki şartları sizde de görmemiz lazım” dediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ciddi mi diyorsun” dedi. 'Evet' dedim, 'bunu arkadaşlara söyledik' dedim. Belirli bir oranı belirli bir paketi bu tür şartlarda, ortak üretim, kredi vesaire gibi olduğu anda biz Patriot'u alabiliriz. 'Bu konuda samimi misiniz' dedi. 'Evet, samimiyiz' dedim. 'Amerika'ya geldiğimde bunu etraflıca görüşürüz' dedim. Çünkü bu sistemlerde alternatifli çalışmanın tabi ki faydası var buna inanıyorum. Türkiye böyle bir yapıyı da kaldırır" şeklinde konuştu.
“F-35 KONUSUNDA ÖNÜMÜZ TIKANIRSA BAŞKA ALTERNATİFLER ARARIZ”
Türkiye’nin F-35 konusunda önünün tıkanması hâlinde başka alternatifler arayacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu uçakların alternatifinin Çin tarafından üretildiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Fransa'da da var ama tabi uyum nereyle olacaksa bu ortak üretimi kimlerle yapacaksanız, onlarla adım atacaksınız. Mesela Fransa ile İtalya ile Eurosam’ı konuştuk. Ama henüz adım atamadık. Öyleyse biz nereyle adımı hızlı atabiliyorsak orayla işi yapacağız. Efendim orası NATO'nun üyesi değil falan filan. Tamam da NATO'nun üyesi değil ama NATO'nun üyesi olan bana bu desteği vermiyorsa, ben de, bana bunu kim veriyorsa oraya yönelmek durumundayım." Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Rusya'nın Türkiye'ye SU-35/SU-57 savaş uçakları satmayı teklif ettiğini ve Rusya'nın bu konuda savunma sanayine yönelik her adımda destek verdiğini ifade etti.
“DOSTLARIMIZIN SAYISINI ARTIRMAK, DÜŞMANLARIMIZIN SAYISINI AZALTMAK İSTİYORUZ”
"Rusya mı, ABD mi, hangisi en iyi müttefiğiniz?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tabi şimdi bu çok çok zor bir soru. Şimdi bizim de işimiz her soruyu aynı şekilde cevaplamamak. Çünkü derdimiz bizim dünyada dostların sayısını artırmak, düşmanların sayısını da azaltmak. Buna gayret ediyoruz ve bunu temin edeceğiz" cevabını verdi.
Halkbank ve yaptırımlar konusunda ABD Başkanı Trump'ın, Türkiye lehine yaptırımları engellediği ve garantileri olup olmadığına yönelik sorusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevapladı: “Sayın Trump ile göreve geldiği günden bugüne, benim de görevde olduğum bütün bu süreç içinde ikili ilişkilerimizde hiç böyle bir yanlışa düşmedik. Çok rasyonel davrandık, çok şeffaf davrandık, açık davrandık. Bundan dolayı da onun şahsıma, benim de onun şahsına karşı farklı bir özgüvenimiz var, inanıyorum ki Amerika'daki görüşmede de bunu karşılıklı olarak teyit edeceğiz."
ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK TÜRKİYE-RUSYA-İRAN ÜÇLÜ ZİRVESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazartesi günü Ankara’da gerçekleştirilecek Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesinde Rusya ve İran liderleriyle ikili görüşmeler de yapacağını belirterek, üçlü görüşmenin ardından düzenlenecek basın toplantısında alınan kararları birlikte açıklayacaklarını kaydetti. Zirveden beklentinin anlık ateşkesler olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgeden göçü sona erdirmenin, ateşkesi temin etmenin ve terör örgütlerini ciddi manada kontrol altına almanın önemli olduğuna vurgu yaptı.
Bölgedeki sivil ölümlerin arttığını ve kuzey ve kuzeybatıya doğru göçün başladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak İdlib halkını AFAD ve Kızılay ile desteklediklerini, her türlü yardımı ulaştırmaya çalıştıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu Türkiye yapıyor. Batı'nın böyle bir derdi yok ama biz bunu yapmaya da devam etmek durumundayız. Fakat şu anda 3 milyon 600 bin mülteciyi evinde barındıran Türkiye oradan gelecek milyonlarca insanı da alamaz. Bunun altından biz kalkamayız. Onun için biliyorsunuz yaptığım bazı açıklamalar var. Batılı dostlar bundan rahatsız oluyorlar ama kusura bakmasınlar. 'Gerekirse kapıları açmak durumundayız.' dedim. Niye? Taşın altına elinizi sokmuyorsunuz. Biz 40 milyar dolar şu ana kadar harcama yaptık" değerlendirmesinde bulundu.
“AB MÜLTECİLERE YÖNELİK HARCAMALAR KONUSUNDA VERDİĞİ SÖZLERİ YERİNE GETİRMEDİ”
Avrupa Birliği’nin mültecilere yönelik harcamalar konusunda verdiği sözleri yerine getirmediğini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Verdikleri sözleri yerine getiremeyen AB karşısında artık biz sessiz kalamayız. Bu rakam da şu anda 3 milyar avro gibi bir rakam. Bizim harcadığımız şu ana kadar 40 milyar dolar. Öyle bir rakamı harcadık" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta içinde Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile görüştüğünü hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Macron ile de görüşmem oldu. Bu görüşmeleri New York'ta da devam ettireceğiz. Ekim başında belki bir dörtlü zirve yapacağız. Rusya, Almanya, Fransa olarak dörtlü bir zirveyi Türkiye'de gerçekleştireceğiz. Bu dörtlü zirvede de İdlib'i daha önceki İstanbul Zirvesi'nin bir devamı olarak ele alacağız. Temenni ederim ki özellikle Almanya ve Fransa koalisyon güçleri içerisinde çok daha farklı bir adım atsınlar. Kendilerine de bunu söyledim. Güvenli bölge noktasında Trump ile de bunu tekrar konuşacağım. Çünkü bu ülkelerin hepsi de güvenli bölge konusuna iyi bakıyorlar. Güvenli bölge noktasında adım atmaya gelince işi biraz frene basmak suretiyle ağırlaştırıyorlar. Hâlbuki Trump'ın 20 mil kuzeyden güneye ki 30 kilometrelik bir derinliktir. Burada bir güvenli bölge oluşturmamız hem bizdeki mültecilerin kendi topraklarına dönmelerini sağlayacaktır hem de orada bunların her türlü imkânını sağlama noktasında eğitim, sağlık, barınma bu noktalarda kendi topraklarında yaşamaları artık çadır hayatından kurtulmalarını sağlayacaktır. Konteyner kentlerden kopmalarını sağlayacaktır. Mesela benim yaptırdığım çalışmada şu var. 250 metrekarelik konutlar yapalım. Bir o kadar da bahçesi olsun. Bu insanlar oralarda eksik biçsin. Bu tür şeylerini yapmak suretiyle dört yüz-beş yüzer metrekarelik bu tür onlara konutlar yaparsak bir mülteciler şehri, hepsine barınacağı böyle bir yeri ayarladığımız anda tarihe kayıt düşeriz. Bunların lojistik olayını da bu ülkeler sağlamış olur, güvenliğini sağlamış olur. Bütün bu terör gruplarından da bunları koruma altına alarak orada bunlara böyle bir imkân sağladığımızda hep birlikte tarihe kayıt düşeriz. Bu ülkeler de tarih boyunca anılır. Bu benim onlara teklifim olmuştur. Obama döneminden beri bu teklifi yaptık, yapıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine, PYD/YPG’nin terör örgütü PKK’nın bir kolu olduğunu anımsatarak, bu durumu belgeleriyle, fotoğraflarıyla anlatmalarına rağmen Batılı ülkelerin bunu kabul etmediğini, inanmadığını söyledi. Tüm bunlara rağmen kendilerinin söylediklerine inanmayanların terör örgütlerinin söyledikleriyle hareket ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin bu terör örgütlerine on binlerce tır mühimmat verdiğini, bunun müttefikliğe, NATO’daki ortaklığa uygun olmadığını dile getirdi.
“GÜVENLİ BÖLGE KONUSU BİR OYALAMA SİYASETİNE DÖNÜŞÜYOR”
Bu durumu Fransa’nın, Almanya’nın ya da diğer Batılı ülkelerin anlamadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biz anlata anlata artık bıktık. Bunu Trump'a da Putin'e de anlatıyorum. Putin, NATO ile olan ilişkileri malum. Trump o bizi anlamalı diye düşünüyorum. Mesela ne yaptı bir ara Fırat'ın doğusundan askerini çekme kararını açıkladı. Çekildi mi? Hayır. Niye? Bu da düşündürüyor. Amerika gibi bir devletin başı çekme kararını açıklar da o asker oradan çıkmazsa bu bize güven vermiyor. Bunu başarmamız lazım. Maalesef görülüyor ki güvenli bölge arayışları bizim bu beklentilerimizi karşılamıyor. Bu bir oyalama siyasetine dönüşüyor. Bu oyalama siyaseti de bizim sabrımızı bir denememi midir, nedir onu anlamakta zorlanıyoruz. Sabrımız da doğrusu taşıyor. O zaman da biz başımızın çaresine bakmak durumunda kalacağız."
“ABD BAŞKANI’NIN 30 KİLOMETRE TALEBİNE EKİBİ UYMADI”
Güvenli bölge konusunda 20 mil talebinin ABD Başkanı Donald Trump'tan geldiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu 30 kilometreye Sayın Trump'ın yanındakiler ve altındaki ekip uymadı. Bunun dışında bir başka adım da Fırat'ın Doğusu. Mesela, Obama'nın bana verdiği söz şuydu, 'Mümbiç'ten çıkacağız.' dedi. Antalya'daki G-20 zirvesinde de Obama ile bunları konuşmuştuk, 'çıkacağız.' dedi. Peki, çıktı mı? Çıkmadı. Sayın Trump'a bunu söylediğim zaman aynı şeyi o da söyledi. O zaman görevde Tillerson vardı. Tillerson, 'çıkacağız.' dedi, ama çıkmadılar ve hâlâ oradalar” diye konuştu.
Münbiç’in nüfusunun yüzde 90’ının Arap olduğunu ancak bölgenin Kürtlere bırakılmak istendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Orada Kürt diye geçinenler aslında terör örgütünün temsilcileri. Gerçeği görmemiz lazım. Mesela bunu yine Obama ile yaşadık. Sayın Obama, bana bir gece telefon açtı, 'Kobani'ye uçaklarımızı indirmek zorundayız. Oradaki insanlar zor durumda, onları Türkiye'ye almak zorundayız ya da oradaki belirli yerlere ciddi manada mühimmat indireceğiz' dedi. Ne yaptılar? Oraya ciddi manada silah indirdiler ve o günden bugüne yaklaşık 300 bin Kobanili'yi ülkemizde yedirip içirip, giydiriyoruz. Nerede Amerika? Yok. O Kürtler nerede? Benim ülkemde, onlara biz bakıyoruz” dedi.
“İDLİB'DEKİ GÖZLEM NOKTALARI KONUSUNDA MUHATABIMIZ RUSYA'DIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sınırında terör koridoruna izin vermeyeceklerine vurgu yaparak, bu konuda atılması gereken adım neyse bu adımları da atacaklarının altını çizdi.
İdlib’deki gözlem noktalarından şu anda çekilmenin söz konusu olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 gözlem noktası hususunda muhatabın Suriye olmadığını, bu çalışmaları ağırlıklı olarak Rusya, kısmen de İran ile yürüttüklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rejim bizim gözlem kuleleri ile uğraştığı ve oralara saldırı falan yaptığında, durum zaten çok farklı istikamete gider. Şu anki gibi durmayız. O zaman atılacak adımlar neyse bu adımların gereğini yaparız. Burada biz şu anda Soçi Mutabakatı neyse o mutabakatı işletiyoruz ki bunda Rusya, İran var, güçlüyüz. Bu gözlem noktaları İdlib'in içindeki sivilleri korunmasına yöneliktir fakat rejim rahat durmuyor. O sivilleri vuruyor. Rejim Halep'i ne hâle getirdiyse şimdi aynı şeyi İdlib'te yaptı” şeklinde konuştu.
Suriye rejiminin İdlib’de sivilleri hedef almasının kabul edilemez olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu saldırıları ülkemize yönelik yeni bir mülteci akını riskini ve siyasi çözüm sürecinin iflası tehlikesi olarak da görüyoruz. Çünkü gelen bu insanların hepsinin yükünü kaldırmak kolay bir iş değil” ifadelerini kullandı.
"AB'den gerekli destek gelmezse, kapıları açabilirim diyorsunuz, bunu detaylandırır mısınız?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan şu cevabı verdi: "Biz desteği verdik, fakat şu anda Avrupa Birliği'nin daha önce verdiği söz vardı, bu 6 milyar avroluk bir destek, bunu bizim millî bütçemize yapmıyor, bunu STK'lar vasıtasıyla aracı kuruluşlara örneğin AFAD ve Kızılay'a yapıyordu, yapmaları lazımdı. Söz verdikleri süre içinde yapmadılar. Hatta bunu daha da artıracağız dediler. En son Merkel ile yaptığım görüşmede, Sayın Şansölye, '6 milyar avronun üzerinde ne yapmamız gerekiyor bize bunu da söyleyin' dediler. '6 milyar avronun üzerinde çok şey yapmanız gerektiğini şimdiden söyleyebilirim' dedim. Çünkü yaptığımız harcama ortada, 40 milyar dolar bizim yaptığımız harcamamız var. Zaten sizin buradan nelerin yapılması gerektiğini anlamanız lazım' dedim. Bu konularda herhangi bir adım atılamadığı zaman bu yükün altında biz kalamayız. Ege ve Akdeniz'de botların içinde insan kaçakçılığının bu insan kaçakçılığıyla ölen insanların herhâlde bir bedeli var. Bunları da birileri ödeyecek, ödemesi lazım. Biz de diyoruz ki, ‘o zaman bu işi madem kabullenmiyorsunuz biz de kapıları açarız’ oradan nereye gideceklerse buyursunlar gitsinler."
DOĞU AKDENİZ’DE HİDROKARBON ARAMA FAALİYETLERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışması ve Kıbrıs konusunda atılacak adımların sorulması üzerine de Kıbrıs adasının garantör ülkelerinin Türkiye, Yunanistan ve İngiltere olduğunu, misafir garantör ülke olarak da Avrupa Birliği’nin göründüğünü anımsattı.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye giriş sürecinde KKTC’ye yapılan adaletsizlikleri anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O günden bugüne adaletsiz yaklaşım, hak hukuk tanımayan bu yaklaşım dünyadaki barışı tehdit ediyor. Kıbrıs'ın etrafında belirlenmiş olan yerler ve buralarda Türkiye'nin de aramaya yapabileceği, Güney Kıbrıs'ın da arama yapabileceği yerler var. Bunlar ne yapıyor? Kuzey Kıbrıs'ı bunların tamamından mahrum etmek istiyorlar. Uluslararası hukukta böyle bir şey yok. Neyse bu hakkını nüfusu oranıyla alacak. Güney de hakkı neyse onu alacak. Ama burayla hiç alakası olmayan ülkeler bu denizler üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Sıkıntının kaynağı burada yatıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin batılı ülkelerle enerji araması konusunda ortaklık yapma ihtimalinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun değerlendirilebileceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunların hiçbiriyle bir tersliğimiz yok. Her an her şey olabilir. Yapılabilir. Bizim iki tane sondaj gemimiz var. Üçüncüsünün gelme ihtimali var. İki tane sismik araştırma gemimiz var. Bütün bu gemilerimiz çalışmalarına peyderpey başladılar ve devam ediyorlar" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin İran yaptırımlarından sonra Türkiye-İran ilişkileri ile Türkiye'nin enerji ve petrol ihtiyacının karşılanmasında alternatif ülkeler olup olmadığı sorusunu, "40 milyar metreküp doğal gaz alımımız var, bunun 28 milyar metreküpe yakınını Rusya'da temin ediyoruz. Bunun dışında LNG olarak aldığımız yerler de var. Amerika, Cezayir ve Katar gibi ülkelerden de ihtiyacımızı gideriyoruz. Azerbaycan'dan aldıklarımız var. Irak'tan aldıklarımız var. Biz burada halkımızı kış mevsiminde soğukta bırakacak hâlimiz yok. Hepsinin ihtiyacını gideriyoruz ve gidermeye devam edeceğiz" şeklinde cevapladı.
“KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ SİPARİŞ ÜZERİNE OLMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, soru üzerine, kabine değişikliğinin ihtiyaç hâlinde yapılacağını, bunun sipariş üzerine yapılacak bir şey olmadığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda ortada herhangi bir sıkıntı yokken kabine konusunu ele almanın anlamı yok. Çünkü gerek ekonomi olsun gerek diğer alanlarda olsun şu anda arkadaşlarımın hepsi de ellerinden gelen bütün gayreti gösteriyorlar. Eğer böyle bir şeye aksama olur da gerek duyulursa, onu zaten yaparız" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne yönelik uluslararası kamuoyundan gelen eleştirilerin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür eleştirileri getirenlerin ne siyaseti ne devlet yönetimini bilmediklerini ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin demokratik bir hükûmet sistemi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Amerika için böyle bir şey konuşuluyor mu? Konuşulmuyor. Fransa'da yarı başkanlık sistemi var. Konuşuluyor mu? Konuşulmuyor. Dünyanın değişik yerlerinde buna benzer sistemler var. Konuşuluyor mu? Hayır, konuşulmuyor, ama Türkiye'de Erdoğan Cumhurbaşkanı, sürekli bu konuşuluyor. Bu bize bir şey sunuyor. Bu da siyasal istikrardır ve biz bu siyasal istikrarı getirebilmek için bu adımı attık. Şu an itibariyle de bazı eksikler vesaireler olsa da hazırlıklarımızı yaptık. Bunu kamuoyuyla da paylaşacağız. Güzel bir yere geldik ve inanıyorum ki, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin ülkemizdeki şu bir yılı aşkın sürecin bütün artıları eksileri elimizde. Onlarla beraber yeni bir döneme hazırlanacağız.”
İlginizi Çekebilir