© Çerkezköy Ekspres

HORLAMA VE UYKU APNESİNDE CERRAHİ TEDAVİ

​​​​​​​İrmet Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları bölümünde hasta kabule başlayan Op. Dr. Beyhan Fahri Bekir, horlama tedavisinde cerrahi yöntemler hakkında bilgi verdi.

Horlama ve uyku apnesi hastalarında cerrahi yaklaşım kararının birçok faktöre bağlı olduğunu belirten Bekir, hastaların şikayetleri basit bir horlamadan akciğer kan basıncı artışının eşlik ettiği ağır bir klinik tabloya kadar değişkenlik gösterebildiğini, tıkanma alanının tek bir bölge ile sınırlı olmayıp birkaç anatomik bölgenın farklı derecelerde olaya katılabildiğini vurguladı.

AMELİYAT GEREKTİREN NOKTALAR

Hastaların genel durumu ve yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi diğer tıbbi problemleri de cerrahi kararı vermede önemli rol oynadığını kaydeden Bekir, çok çeşitli ameliyat tekniklerinin kullanılabildiği bu hastalık grubunda ameliyat kararını düşündüren başlıca noktaları şu şekilde sıraladı:

-Uyku analizinde (Polisomnografi) RDI'ın 20'nin üzerinde olması,

-Polisomnografide Kan Oksijen doygunluğunun yüzde 90'ın altında saptanması,

-Gün boyu uyku hali gibi şikayetlerin günlük hayatı etkilemesi,

-Belirgin kalp ritim bozukluğu olması,

-Hastanın muayenesinde şikayetleri izah edecek belirgin anatomik problemlerin saptanması,

-Diğer konservatif tedavi metotlarından fayda görmemiş olması,

-CPAP tedavisine uyum sağlayamaması,

-Ameliyatın yapılmasına engel teşkil edecek tıbbi problemin bulunmamasıdır.

YUMUŞAK DAMAĞA YÖNELİK AMELİYATLAR

Bu tür cerrahide amacın küçük dil ve yumuşak damak arkasındaki hava pasajının hacminin artırılması ve dokulardaki çökme eğiliminin azaltılması olduğunu belirten Bekir, “En sık cerrahi uygulanan bölge olmasına karşın hastaların sadece dörtte birinde problem sadece bu bölge ile sınırlıdır. Hastaların yarısına yakın bir oranında damak ile beraber dil kökü ya da burun bölgesinde de sorun vardır. Sonuç olarak hastaların yüzde 75'inde az veya çok oranda yumuşak damak ve küçük dil problemi olduğu söylenebilir. Yumuşak damağa yönelik yapılacak cerrahinin tipi ise problemin ağırlığına ve hava yolu tıkanması yapan nedene göre değişkenlik gösterir. Yapılacak müdahaleye karar verirken uyku analizinin yanı sıra küçük dil (Uvula), yumuşak damak, boğaz arka yan duvarları (lateral farengeal bantlar) ve bademcikler dikkatle değerlendirilmelidir.” dedi. Genel olarak beş tip cerrahi yaklaşımın bulunduğunu kaydeden Bekir, bu bex tip cerrahi yaklaşım hakkında da bilgiler verdi.
DAMAK RADYOFREKANS UYGULAMALARI

Bu uygulamanın radyofrekans ile yumuşak damak dokusu içerisine verilen enerji ile mukoza altındaki dokularda ve damak kaslarında büzülme ve sertleşme ile iyileşen ısı hasarı oluşturulması prensibine dayandığını belirten Bekir, “Sonuç olarak yumuşak damağın hava akımının yarattığı vakum ile titreme ve çökmeye meylinde azalma olur. İşlem ofis şartlarında lokal anestezi altında yapılabilmektedir. Yumuşak damaktaki kalınlaşma, dejenerasyon ve sarkmanın sınırlı miktarda olduğu, genellikle horlama şikayeti olup belirgin apnesi olmayan hastalarda ya da hafif yumuşak damak problemi olup apneye neden olan asıl patolojinin diğer bölgelerde olduğu hastalarda tercih edilmektedir. Vücut kütle indeksi (Body mass index) 25'in altında olan hastalarda daha iyi sonuç alınmaktadır, 25'in üzerindeki değerlerde sonuçlar gittikçe kötüleşmektedir.” ifadelerini kullandı.

YUMUŞAK DAMAĞA İMPLANT UYGULAMASI (PİLLAR IMPLANT)

Pillar Prosedürünün uyku apnesinin ve horlamanın anatomik unsurlarından biri olan yumuşak damağın horlama sesinde etkili olan titreşimini ve havayolunu tıkamasına sebep olan gevşekliğini azaltmak için yumuşak damağa üç adet küçük implant yerleştirilmesi işlemi olduğunu belirten Bekir, “Bu implantlar yerleştirildiğinde, yumuşak damağa yapısal destek sağlarlar. Zamanla, vücudun doğal dokusunun bu implantlarla kaynaşması yumuşak damağın yapısal bütünlüğünü ve sertliğini artırır. Pillar implantları, ağız içinden görünmeyecek şekilde ve yutma ya da konuşma ile hissedilmeyecek veya yutma ya da konuşmayı engellemeyecek şekilde tasarlanmışlardır. Implantlar lokal anestezi ile ofis şartlarında da yerleştirilebilmekte, çoğu hasta işlemin yapıldığı gün normal beslenmesine ve aktivitesine geri dönebilmektedir. Bu tedavi yöntemi uyku analizi sonucunda basit horlama ya da hafif derecede uyku apnesi saptanan ve fizik muayenede yumuşak damakta ileri derecede deformite saptanmayan hastalarda tercih edilmektedir. Pillar prosedürü horlama ve apneye yönelik diğer ameliyatlarla birlikte kombine olarak ta uygulanabilmektedir. Bu prosedürden de Radyofrekans gibi vücut kütle indeksi (Body Mass Index) 25'in altında olan hastalarda daha iyi sonuç alınmaktadır.” dedi.
KÜÇÜK DİLİN KISALTILMASI (UVULEKTOMİ)
Uvulanın görevinin yutma esnasında yemek kütlesini yemek borusunun üst kısmına doğru yönlendirmek, gıdaların genize kaçmasını önlemek ve genizden gelen sümük akıntısının yemek borusuna gitmesini kolaylaştırmak olduğunu vurgulayan Bekir, “Aşırı horlama zamanla uvulanın ödemlenerek uzayıp kalınlaşmasına yol açabilir. Hastaların çok az bir kısmında horlama ve uyku apnesinin sebebi tek başına uzun ve/veya kalın bir uvuladır. Dolayısıyla son derece seçilmiş olgularda sadece uvulektomi uygulanır. Uvulektominin komplikasyonu sık rastlanmamakla beraber kanama olmasıdır.” ifadelerine yer verdi.
LASER UVULOPALATOPLASTİ
1990'lı yılların başında LAUP'un (Laser Asisted Uvulo-Palatoplasty) tanıtılmasıyla sıklıkla kullanılmaya başlanan, ofis şartlarında da uygulanabilen bir teknik olduğunu hatırlatan Op. Dr. Bekir, “Sadece basit horlama olgularında ya da hafif-orta şiddetteki uyku apnesi olgularında kullanılmasını öneren farklı görüşler vardır. Lazer ile yapılan LAUP'un en önemli sorunu işlem sonrasında oluşan şiddetli ağrıdır. Bu dezavantajı son yıllarda tekniğin büyük ölçüde terk edilmesine yol açmıştır.” dedi.
UVULOPALATOFARİNGOPLASTİ (UPPP):
Uyku apnesi sendromlu hastalarda en sık uygulanan ameliyat tekniği olduğunu vurgulayan Bekir, “Temel olarak küçük dil (uvula) yumuşak damak ve bademciklerin (tonsiller) oluşturduğu hacmin küçültülmesi esasına dayanır. Basit horlama hastalarının yüzde 85'inde, uyku apnesi sendromlu hastaların yüzde 25-75'inde başarılı olduğu belirtilmektedir. UPPP ameliyatlarından sonra geçici olarak gıdaların genize kaçışı (velofaringeal yetmezlik), kanama, enfeksiyon, genizden akıntı şikayeti, yutma güçlüğü, tat alma bozukluğu ve dilde uyuşma hissi oluşabilmektedir. Aşırı derecede kilolu olan hastaların anestezisinde dikkatli olunmalıdır. En sık rastlanılan ve hastaların sıkça şikayetçi oldukları sorun ameliyat sonrası ağrıdır. Ameliyat sonrasında giderek azalmakla beraber özellikle ilk 5-7 gün belirgin ağrı şikayeti sıklıkla izlenmektedir. Uzun dönem şikayet nedeni olabilen ağız kuruluğu, gerilme hissi ve geniz akıntısı uvulanın görevinin yapılamamasından kaynaklanır.” şeklinde bilgilere yer verdi.
 DİL KÖKÜNE YÖNELİK AMELİYATLAR
Yumuşak damak bölgesini takiben horlama ve uyku apnesi sendromundan en sık sorumlu olan bölgenin dil arkası bölgesi olduğunu ifade eden Op. Dr. Beyhan Fahri Bekir, “Bu nedenle birçok hastada her iki bölgeye de müdahalenin yapılması gerekebilmektedir. Özellikle kilolu ve vücut kütle indeksi (BMI) yüksek olan hastaların vücut ağırlığının yüzde 10'u kadar kilo vermeleri durumunda dil kökü bölgesinden kaynaklanan şikayetlerinde azalma olma ihtimali fazladır. Bu nedenle izole olarak dil kökünde problem saptanan hastalarda BMI yüksek bulunması durumunda ameliyat planlanmadan önce mutlaka kilo vermeye yönelik teknikler denenmelidir. Belirgin yumuşak damak patolojisi olan hastalarda orta veya şiddetli apne olması durumunda burun ve damağa yönelik cerrahi öncelikle yapılabilir. Her iki grupta da kilo vermeye yönelik çalışma döneminde gerekirse CPAP kullanılmalıdır.” dedi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER