Sedef hastalığının çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilen, yineleyici ve uzun süreli bir deri hastalığı olduğunu belirten Minareci, sedef hastalığının günümüzde çalışma ve yaşam şartlarının getirdiği stres ile beraber ortaya çıkma sıklığı gittikçe artan bir hastalık olduğunu vurguladı. İşte sedef hastalığıyla ilgili tüm soruların yanıtlandığı o söyleşi…
Sedef hastalığı nedir?
Burcu Minareci (B.M): Psoriazis yani sedef çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilen, yineleyici, uzun süreli bir deri hastalığıdır. Genellikle keskin sınırlı, üzerinde hastalığa ismini veren sedef (gümüş) renginde kepeklenmeler (pullanmalar) bulunan deriden bir miktar kabarık kızarıklıklar ile ayırt edilir. Deri olan her bölgede sedef lezyonları görülebilir ve yerleştiği bölgeye göre görünüm değişiklikleri olabilir.
Sedef yaygın mıdır? Kimlerde görülür?
B.M: Sedef hastalığı çevresel ve genetik faktörlerle yakından ilişkilidir; günümüzde çalışma ve yaşam şartlarının getirdiği stres ile beraber ortaya çıkma sıklığı gittikçe artan bir hastalıktır. Toplumda 100 kişiden 1 veya 2 ‘si sedef hastasıdır. Kadın ve erkeklerde görülme sıklığı aynıdır. Ailede sedef hastası varsa çocuklarda görülme sıklığı normal, topluma göre bir miktar artabilir (%10 gibi) ancak anne ve baba veya akrabada sedef var diye çocukta kesin sedef olur diyemeyiz. Sedef bebeklikte veya ileri yaşlarda ilk kez ortaya çıkabilse de en çok 15-30 yaşlarda bulgu vermeye başlar.
Hastalığın nedenleri ve ataklara yol açan faktörler nelerdir?
B.M: Kesin neden bilinmemektedir. Genetik faktörler, çevresel faktörler, bağışıklık sisteminin etkili olduğu düşünülmektedir. Yani çok faktörlü bir hastalıktır. Çevresel faktörler (streptokoklara bağlı boğaz enfeksiyonları, ilaçlar (kortizon, lityum, bazı tansiyon ilaçları, aspirin vb), aşırı alkol alımı, sigara, kaşıma, keselenme, güneş yanığı, ruhsal stres hastalığı başlatabilir veya alevlendirebilir.
Sedef bulaşıcı mıdır?
B.M: Hayır sedef temasla ya da farklı yollarla kişiden kişiye bulaşmaz.
Sedef hastalığının bulguları nelerdir?
B.M: Farklı formları vardır; yüzde 80 hastada psoriazis vulgaris-plak tip dediğimiz özelikler vücudun sert yüzeylerinde diz, dirsek- parmak eklem üzeri, saçlı deri- kuyruk sokumu gibi alanlarda deriden kabarık üzeri sedef kepekli lezyonlar görülür. Göğüs altı, koltuk altı, kasık kıvrımlarında üzerinde kepeklenme olmadan sedef lezyonları görülebilir. (inverse psorariazis) Vücutta büyük lezyonlar yapmadan 5-10 kuruş büyüklüğünde kepekli kızarık yaralar şeklinde gördüğümüz guttat psoriazsi şeklinde olabilir. Bir diğer formda ise vücutta veya özellikle el ve ayak tabanında sivilce benzeri döküntüler şeklinde püstüler psöriazis görülebilir. Ayrıca sedef hastalığına bağlı eklem romatizması da (psoriatik artirit) ve tırnak bulguları da görülebilir.
Sedef tanısı nasıl konur?
B.M: Tipik lezyonlarda dermatoloji uzmanları tarafından yapılan fiziki muayene sonrasında kolaylıkla sedef tanısı konulabilir. Tanı için kan testi yapmaya gerek yoktur. Arada kalan vakalarda tanıyı doğrulamak veya kesin tanı koymak için deri punch biyopsi örneği alınarak patolojik incelemeye göndererek te tanı konulabilir.
Sedef tedavisi nasıldır?
B.M: Sedef tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedavi çeşitlerine göz atalım:
Tropikal tedaviler: Kremler ve losyonlar, deriye uygulanması yoluyla yapılır. Özellikle orta, hafif şiddetli sedeflerde en etkili ve yan etkisi en az tedavi yöntemidir.
Fototerapi: Ultravyole (güneş ışığının tedavi edici dalga boyları) ışınları kullanılarak yapılan tedavi biçimidir. Özel kabinlerde veya el-ayak için hazırlanmış özel cihazlarda hastanın haftanın belirli günleri ve belirli süre boyunca bu ışınlara maruz kalmasıyla uygulanır.
Sistemik tedavi: Tablet, iğne, serum şeklinde uygulanabilen ilaçlarla yapılır. Bu amaçla kullanılan ilaç çeşitleri her geçen gün artmaktadır. Ancak her ilacın etkisi olduğu gibi yan etkisi de vardır. Bu yan etkiler hastaya anlatılarak ve çok yakın takip ile yaygın, şiddetli ve diğer tedavilere dirençli sedeflerde kullanılmalıdır.
Aslında tüm tedavilerde amaç döküntülerin ortadan kaldırılmasıdır. toplumda sistemik (hap, iğne veya serum) tedavilerden sonra ömür boyunca sedefin çıkmayacağı gibi yanlış bir kanı vardır. Bilindiğinin aksine tropikal, fototerapi , sistemik tedavilerin birbirine üstünlüğü yoktur yani bir daha sedef döküntüsünü çıkmamasını sağlayamazlar. Bu nedenle doktorunuz hastalık şiddetine ve kişisel verilerinize göre tedavinizi düzenleyecektir.
Sedef hastalığının seyri nasıldır?
B.M: Sedef tekrarlayıcı bir hastalıktır. Tedavilerle veya zamanla tamamen iz bırakmadan geçse bile ilerleyen dönemde tekrar edebilir. Herkeste seyri farklı olduğu için tekrar edecek mi? Döküntüler az mı, çok mu olacak? Döküntüsüz süre ne kadar olacak?“ şeklindeki bu sorulara kesin cevaplar veremiyoruz.
Sedef hastası nelere dikkat etmeli?
B.M: Sedef hastalığında tekrarları engellemek, döküntülerin çıkmasına engel olmak aslında hastanın elindedir diyebiliriz. Sedef hastalarının en büyük düşmanı Mümkün olduğunca kendilerini üzen, sıkıntıya sokan ortamlardan uzak durmalı, kendilerini mutlu, keyifli hissedecekleri ortamlarda bulunmalı ve sevdikleri işlerde çalışmalılar. Gerekirse psikolojik sıkıntıları için tedavi almaktan çekinmemeliler çünkü stres artışıyla hem döküntüler artar hemde tedavilere cevap azalır. Döküntüleri kaşımak, ovalamak, kepekleri koparmak, dar kıyafetler giymek, cildi tahriş edici uygulamalardan, banyoda kese lif yapmaktan kaçınmalılar. Bunlar yeni lezyon çıkışını tetikler. Günlük uygun nemlendiriciler kullanmalılar. Sigara ve alkol kullanmamalılar. Obeziteden (aşırı kilo alımından) kaçınmalılar. Dengeli sağlıklı beslenmeliler, balık ve ceviz gibi omega3 den zengin gıdalar ve mayalanmış yoğurt, kefir gibi prebiyotik etkili gıdalar tüketmeliler. Yoğun güneş maruziyetinden kaçınmalılar anca akşam 4-5 den sonra kısa süreli güneş teması iyi gelebilir. Tatile ve kendilerine zaman ayırmalılar. Sedef hastalarına önerilen kaplıcalarında aslında bu yönde etki gösterdiği, stresten uzak ortamın iyileşmeye destek olduğu söylenebilir. Günümüzde alternatif tıp uygulamaları, hacamat, sülük, akupuntur gibi uygulamaların özellikle sedef hastalarında köbner (yeni lezyon çıkışını) tetkikleme riski olduğundan kesinlikle uygulanmamasını öneriyoruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.