Özellikle kreş ve okullarda geçirilen zamanın enfeksiyonların yayılması için zemin oluşturduğunu hatırlatan Barış, kış aylarında çocuklarda en fazla virüsler ve bakteriler yoluyla bulaşan hastalıkların görüldüğünü ifade etti. Virüslerin enfekte damlacıkların havada asılı kalması ve bunların solunum yoluyla alınması sonucu, bir çocuktan diğerine ya da erişkinden çocuğa kolayca bulaştığının altını çizen Barış, “Bir metre ve daha yakım mesafeden konuşmakla, hapşırıkla veya öksürükle, sarılıp öpüşmekle de virüsler insandan insana kolaylıkla geçmektedir. En önemli bulaşma yollarından biri de ellerdir. Virüs bulunduran damlacıkların çevredeki cisimlere tutunması sonucunda çocuğun veya çocuğa bakım veren kişilerin elleriyle mikropların vücuda girmesi ve hastalık yaratması kaçınılmazdır.” dedi.
DAHA ÇOK HANGİ HASTALIKLAR GÖRÜLÜYOR?
Uzm. Dr. Şehnaz Barış, kışın artış gösteren hastalıkları şöyle sıraladı;
“Soğuk algınlığı: Kış aylarında en sık rastlanan çocuk hastalıklarından biridir. Hafif bir burun akıntısı ve hapşırıkla başlar. Bu şikayetlere boğazda yanma, hafif halsizlik ve öksürük de eşlik edebilir. Küçük çocuklarda sıklıkla 2-3 gün süren ateş de buna eklenir. Viral bir enfeksiyon olduğu için destek tedavisi verilmesi yeterlidir. Ağrı kesici-ateş düşürücü şuruplar, serum fizyolojik burun damlaları, odanın nemlendirilmesi ve bol sıvı verilmesi tedavinin temelini oluşturur.
Bademcik iltihabı: Halk arasında beta mikrobu olarak bilinen A grubu beta hemolitik streptokokların yol açtığı bademcik enfeksiyonları 2 yaş ve üzerinde çok sık görülmektedir. Yüksek ateş, boğaz ağrısı, boyunda ağrılı bezeler en sık görülen şikayetler olup buna kol-bacak ağrıları, baş ağrısı karın ağrısı da eşlik edebilir. Bademcik iltihabı olan çocukta mutlaka boğaz kültürü alınmalı, sonuca göre uygun antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Basit üst solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz yere antibiyotik kullanarak, bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanmasına zemin hazırlamamak gerekir. Beta mikrobunun yol açtığı enfeksiyonlarda uygun antibiyotik tedavisi verilmezse de çocukta akut eklem romatizması denilen eklemleri ve kalbi tutan rahatsızlık oluşabilir.
Orta kulak iltihabı: Soğul algınlığından sonra orta kulak iltihabı çocuklarda en sık görülen hastalıktır. Boğaz ve orta kulak arasında bulunan östaki borusunun tıkanması sonucunda oluşmaktadır. Akut otitis media (ani gelişen kulak iltihabı) da adı verilen bu hastalığın belirtileri kulak ağrısı, ateş, bebeklerde beslenme bozukluğu ve kimi zamanda işitme kaybıdır. Sigara dumanına maruz kalan, geniz eti bulunan, yatarak biberon verilen çocuklarda daha sık görülmektedir.
Zatüre: Daha çok kış mevsiminde görülen zatürre akciğerin bir veya birkaç lobunun iltihaplanması şeklinde ortaya çıkan ateşli bir hastalıktır. Çeşitli bakteri ve virüslerin neden olduğu zatürre, özellikle risk grubu hastalarda ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir akciğer hastalığıdır. Bebeklerde ateş, solunum sıkıntısı, beslenme bozukluğu gözlenirken daha büyük çocuklarda göğüs ve/veya karın ağrısı da bu tabloya eşlik edebilir.
Bronşiolit ve bronşit: Bronşiolit, 3 yaş altı çocuklarda bronşioller adı verilen en küçük hava yollarının iltihaplanması sonucu ortaya çıkan viral bir enfeksiyondur. Bronşit ise daha büyük çocuklar ve yetişkinlerde görülür. Bebeklerde görülen akut bronşiolit burun akıntısı ve öksürükle başlayıp bir iki gün içinde solunum sıkıntısı, hızlı soluma ve hışıltı tabloya eklenir.Özellikle prematüre bebeklerde daha sık görülür ve daha ağrı seyreder.
Boğmaca: Damlacık yoluyla bulaşan bu hastalıkta,1 yaşın altındaki ve özellikle aşıları yapılmamış çocuklar risk altındadır. Kuru öksürükle başlayıp 1-2 hafta içinde öksürük nöbetleri başlar. Öksürük nöbetleri sırasında çocuk kızarır, morarır, gözlerinde kanlanma, yüzünde basınç artışına bağlı kanamalar ve hatta ağır vakalarda solunumun gitmesi olabilir. Bebeklere boğmaca aşısı 2 aylıkken başlanmasına rağmen koruyuculuğu 6 aydan önce başlanmamaktadır. Özellikle bu hastalığın yakınlarından (anne-baba-büyükanne ve dede ) bulaştığı bilindiğinden, bebek doğmadan önce veya doğar doğmaz yakınlarına erişkin boğmaca aşısı yapılması bebeği bu hastalığa karşı koruyacaktır. Boğmaca hastalığı aşının koruyuculuğunun azaldığı ergenlik döneminde de sık görülmesi nedeniyle ergenlere de boğmaca aşısı yapılması uygundur.
Grip (influenza virüs enfeksiyonları): Her yıl yaklaşık dünya nüfusunun %20’si grip virüsüne yakalanmaktadır. Bir grip salgınında en yüksek atak okul çocuklarında görülmektedir. Soğuk algınlığının aksine hızlı bir başlangıcı vardır. Yüksek ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrısı, öksürük, boğaz ağrısı, halsizlik belirtileri görülmektedir .İshal ve kusma da görülebilir. Grip virüsü çok yaygın görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Grip aşısı altı aydan büyük çocuklara uygulanabilmektedir.
Rotavirüs enfeksiyonu: Kış ve bahar aylarında sık görülür ve salgınlar yapar. Dünyada her yıl milyonlarca çocuk bu hastalığa yakalanmaktadır. 3-4 gün süren yüksek ateş, şiddetli kusma ve ishalle seyreder. Ortalama ishal 10 gün sürebilir. Özellikle 2 yaş altında çok ağır seyreder ve hastanede tedavisi gerekebilir. Çok bulaşıcıdır ve hızla yayılır. Kirli su-gıdalar, ellerle bulaşmakla birlikte son yıllarda bezin açılmasıyla havaya saçılan virüs partiküllerinin solunum yoluyla da bulaştığı bilinmektedir. Bu hastalıkta en önemli koruyucu yöntem aşı yaptırmaktır. Ayrıca hijyen koşullarına dikkat etmek de çocuğun bu hastalığa yakalanmasına engel olabilir.”
KORUNMA YOLLARI
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Şehnaz Barış, bu hastalıklardan korunma yollarını da şu şekilde sıraladı:
“Normal vajinal doğum: Bebeğin enfeksiyonlara karşı korunması daha doğumla birlikte başlamaktadır. Özellikle normal vajinal doğumla doğan bebekler anneden faydalı bakterileri alarak hayata 1-0 önde başlamaktadır.
Anne sütü: Çocukları enfeksiyonlara karşı koruma anne sütü vermekle devam eder. Anne sütü alan bebeklerin orta kulak enfeksiyonu, zatürre, ishal gibi pek çok hastalığı geçirmediği veya daha hafif geçirdiği kanıtlanmıştır. Doğumdan itibaren ilk 6 ay tek başına, daha sonra tamamlayıcı gıdalarla beraber 2 yaşına kadar anne sütü verilmesi bebeğin hastalıklara karşı dirençli olmasını sağlayacaktır.
Beslenme: Anne sütü yanında bebek ve çocuk beslenmesi vücut direncinin sağlanması ve enfeksiyonlara yakalanmanın azaltılması açısından çok önemlidir. Bebek ve çocuk beslenmesinde yağ, protein, karbonhidrat ve vitamin-mineral ve eser elementler yönünden her yaşa uygun dengeli bir beslenme çok önemlidir. Her yaş grubu çocuk için mutlaka her gün süt –süt ürünleri, yumurta, et, meyve-sebze, tahıllar ve baklagillerin tüketilmesi önem taşır. Özellikle yumurta en değerli protein kaynağı olup çocuk beslenmesinde çok önemlidir ve günlük tüketilmelidir. Et ürünlerinden kırmızı et ve balık vazgeçilmezdir. Özellikle soğuk su balıkları (somon,hamsi,mezgit,uskumru) bol miktarda omega 3 balık yağı içerdiklerinden haftada 2 kez tüketilmesi uygun olacaktır. Omega 3 balık yağları çocuklarda vücut direncini artırmanın yanı sıra beyin ve göz gelişimi içinde çok önemlidir. Yeterli balık tüketmeyen çocuklarda omega 3 balık yağı içeren preparatlar verilebilir.
Son yıllarda probiyotik ve prebiyotikli gıdalar çok gündemdedir. Nedir bu probiyotik ve prebiyotik? Probiyotik, yeterli miktarda alındıklarında sağlıklı yaşayabilmemizi, hastalıklardan korunmamızı sağlayan ve tedavide bize yardımcı olan bakterilerdir. Barsaklarımızdaki faydalı probiyotik bakteri sayısı vücudumuzdaki toplam hücrelerin 10-100 katı kadardır. Prebiyotik gıdalar ise barsakdaki faydalı bakterilerin kullandığı ve sayılarının artmasını sağlayan gıdalardır. Barsakdaki faydalı bakteriler özellikle yaşamın ilk 2 yılı içinde şekillenmektedir. İlk 2 yaşta 5 ve üzerinde antibiyotik kullanmanın bu bakteri yapısını bozduğu, vücut direncini düşürdüğü,erişkin dönemde obezite ve kronik barsak hastalıklarının arttığı bilinmektedir. Bu yüzden çocuklarda antibiyotiklerin indikasyonları dışında gereksiz kullanılmaması, çocukların vücut dirençleri ve gelecekleri açısından çok ama ve çok önemlidir. Antibiyotik kullanmanın gerekli olduğu durumlarda ise probiyotik ilaçların antibiyotik kullandığı sürece (antibiyotik ile aynı saatte olmamak koşuluyla) verilmesi yararlı olacaktır. Çocuklarımıza probiyotik içeren kefir ve yoğurt, prebiyotik içeren muz, soğan, sarımsak, kereviz, pırasa vermeye gayret edelim.
El yıkama: Solunum yolu hastalıklarının özellikle kreşe ve okula giden çocuklarda kış döneminde sık gözlenmesi nedeniyle hijyen kurallarına dikkat etmek ve özellikle çocuklara el yıkama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir. Virüsleri ve bakterilerin vücuda en kolay geçiş yolu ellerdir. Özellikle yemek öncesi ve tuvalet sonrası el yıkama alışkanlığı çocuklara kazandırılmalıdır.
Sigaradan koruma: Evde sigara içilmemeli ve çocuklar sigara içilen ortamlarda bulundurulmamalıdır.
Aşılar: Aşılama çocukları enfeksiyonlardan koruyan en önemli silahtır. Rutin aşılar dışında Rotavirüs (ishal aşısı) aşısı, grip aşısı,meningokok aşısı (bir menenjit etkeni) ve ergenlerde boğmaca ve rahim kanseri aşılarının yapılması çok önemlidir.
D Vitamini: Özellikle kışın gözden kaçan bir durum da D vitamini eksikliğidir. Ülkemizde 1 yaşa kadar olan çocuklar düzenli D vitamini almasına karşın daha sonra D vitamini kullanılmamaktadır. Son yıllarda D vitamininin sadece kemik ve diş yapısını güçlendirmediği aynı zamanda eksikliğinde üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının arttığı saptanmıştır. D vitaminin en önemli kaynağı güneştir. Günde en az 15 dakika kolların ve yüzün direk güneş alması yeterlidir. Ancak kışın bu mümkün olmadığından D vitamini eksiklikleri ortaya çıkmaktadır. Günlük 400-800 ünite D vitamininin damla olarak alınması çocuğunuzu D vitamini eksikliğine karşı koruyacaktır. Çocuğunuz sık üst ve alt solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorsa kanda D vitamini düzeyine bakılarak uygun tedavi verilebilir.”
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.