Açıklamada bir çok konuya değinen Aydın konuşmasına şöyle devam etti.
''Birleşmiş Milletler 18 yaş altı tüm bireyleri çocuk kabul ederek1 989 tarihli Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ne göre, çocukları korumak ve onların sağlıklı gelişimi için gerekli tedbirleri almak devletlerin sorumluluğuna vermiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanmış 2023 yılı verilerine göre Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34'ünü çocuklar oluşturmaktadır. Nüfus projeksiyonlarına göre çocuk nüfus oranının 2030 yılında %25,6, 2040 yılında %23,3, 2060 yılında %20,4 ve 2080 yılında %19,0 olacağı öngörülmektedir. Bu oranlardaki azalma, nüfus yapısındaki yaşlanma ve demografik değişikliklerin bir yansıması olarak dikkat çekmektedir. Hâlbuki bir ülkenin en büyük sermayesi insandır.
Eğitime erişimde eşitlikle birlikte kaliteli eğitime ulaşımda da eşitlik
Çocuklarımızın okullaşma oranlarının her yıl artması bizi sevindirmektedir. Bölgeler arası farklılıklara ilave olarak fırsat eşitliğinden her çocuğun yararlanmaması okullar arasındaki kalite dengesinde ki açı farkı her geçen gün artarken, sınav sistemiyle birlikte eğitimin paraya dönüştüğü bir sürece hep birlikte şahitlik etmekteyiz. Ortaöğretime başlama oranları %92 iken tamamlama oranı %77,9 dur. Ergenlik dönemindeki çocukların eğitimden kopması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, 2022-2023 döneminde 437 bin 169 öğrencinin örgün eğitimi bırakması, eğitim sisteminin niteliği konusunda endişeler doğurmaktadır.
Bir taraftan anneleri iş gücüne katmayı planlayan hükümet bir taraftan çocuk bakımı ile ilgili çözüm sunmakta yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizliğin yükünü annenin üzerine yıkmaktadır. Tabi biz birileri gibi anneleri varil başı 1,27 dolar olarak görmüyoruz.
Eğitim hakkına erişimini artırmak için, psikososyal destek, kapsayıcı eğitim modelleri ve mesleki eğitimin güçlendirilmesi gibi bütüncül politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ortaöğretim düzeyinde okul terklerini önlemek amacıyla, okul psikologları ve rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalı, öğrencilerin sınav kaygısı, ailevi sorunlar ve sosyal çevre baskılarıyla baş etmelerine destek sağlayacak psikososyal programlar ulusal müfredata entegre edilmelidir. Engelli çocuklar, mevsimlik işçi ailelerinin çocukları, mülteciler ve azınlık grupları için esnek eğitim modelleri oluşturularak, uzaktan eğitim, hibrit sistemler ve mobil eğitim birimleri gibi yenilikçi yöntemler devreye sokulmalıdır.
Okulların fiziki altyapısı ve uzman personel kapasitesi artırılmalıdır. Ayrıca, mesleki eğitim programları öğrencilerin yetenek ve ilgi alanlarına uygun şekilde çeşitlendirilerek, işgücü piyasası talepleriyle uyumlu hale getirilmelidir. Bu politikalar, yalnızca bireysel başarıyı değil, toplumsal kalkınmayı da destekleyecek bir eğitim reformu anlayışının parçası olmalıdır.
Çocuk yoksulluğu her geçen gün artarken aynı zamanda derinleşmektedir.
Yoksulluk toplumun her kesimini etkilemekle birlikte, dezavantajlı gruplar arasında yer alan çocukları daha derin bir şekilde etkilemektedir. Küresel bir sorun olan yoksulluğun; çocukların sağlığı, eğitimi, sokakta yaşamaları, çalıştırılmaları, suça yönelmeleri, ihmal ve istismar edilmeleri, dışlanmaları gibi pek çok olumsuz sonuç doğurduğu tartışmasız bir gerçektir.
Yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkileri oldukça kapsamlıdır ve bu etkiler düşük eğitim düzeyi, kötü sağlık koşulları, erken yaşta hamilelik, madde bağımlılığı, suç işleme, anti-sosyal davranışlar, düşük gelir, işsizlik ve uzun süreli sosyal yardıma bağımlılık gibi sorunlar beraberinde getirmektedir. Yoksulluğun çocuklar üzerindeki bir diğer önemli etkisi, çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasıdır ve yetersiz beslenmedir.
AB ülkeleri arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranına sahip olan Türkiye'de, bu oran %30'un üzerindeyken, 27 AB ülkesinin ortalaması %19 seviyesindedir.
TEPAV tarafından yapılan çocuk yoksulluğu çalışmasına göre; 2023 yılı verilerine göre Türkiye'de 22,2 milyon çocuğun 7,6 milyonu göreli yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Yetişkin yoksulluğu %17-18 civarında seyrederken, çocuk yoksulluğu oranı %33- 34 aralığında değişmektedir. Çocuk yoksulluğu yetişkin yoksulluğunun iki katına ulaşmış durumdadır.
Çocuklarımız bu kadar yoksul ve yoksunken seçim dönemleri çizilen refah tabloları kimi kapsamaktadır? Neden o refah ve müreffeh Türkiye’nin kaynaklarını bizim çocuklarımız kullanamıyor?
Son yıllarda çocuk sömürüsüne “kidfluencer” adı verilen yeni bir çocuk işçiliği de eklendi maalesef. Ebeveynlerin çocuklarını yetişkin gibi giydirip konuşturarak ya da çocukları üzerinden ürün reklamları yaparak büyük gelirler elde etmelerini bu sektör pazarlama sektöründe 8 milyar dolarlık bir paya sahiptir. Ancak, kazanç potansiyeli yüksek olan bu ortam, çocukların istismar edilme riskini de beraberinde getirmektedir. Bu tehditlerin önüne geçmek için dijital dünyada çocukların haklarını koruyacak yasal düzenlemeler hızlı bir şekilde hayata geçirilmelidir.
Şiddetin hâkim olduğu, güvenliğin sağlanamadığı ve yoksulluğun derinleştiği toplumumuzda maalesef ki en ağır bedeli çocuklarımız ödüyor. Özellikle de kız çocuklarımız...
Türkiye'de çocuk olmak... Narin olmak demek… Şirin olmak demek.., Leyla vardı hani dört yaşında… Hatırlamazsınız belki Zaza ailenin 12 yaşındaki çocuğu Ceylan Önkol’u. Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı olduğu için cenazesi buzdolabında bekletilen Cemile... Ve daha içimizin ateşinin sönmediği İzmir’de anneleri hurda toplayıp eve yiyecek getirebilsin diye beklerken, beş küçük yavrumuz yanarak hayatını kaybetti. Dursun Kaan Taşçı, Miraç Çiçek ve ne yazık ki daha niceleri. Birde bunlara çeteler diyarına dönüşen ülkemde yenidoğan çetesi eklendi…
Türkiye’de istismar vakalarında çocukların %24,7 si fiziksel, %49,4’ü cinsel şiddete maruz kalıyor.
Buradan çocuk cinayetleri ve cinsel istismarla sınırlı kalmak üzeri idamın getirilmesi gerektiğini tekrar ediyoruz.
İstatistiklere göre, 2023 yılında 25 bin 685 çocuk cinsel suç mağduru olarak kaydedilmiş, 2022 yılında ise bu sayı 31 bin 890 olarak kayıtlara geçmiştir. 2021 yılında ise cinsel suç mağduru olan çocuk sayısı 27 bin 739'du. Yani son üç yılda toplam 85 bin 314 çocuk cinsel suçlardan mağdur olduğu iddiasıyla güvenlik birimlerine getirilmiştir. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye genelinde başsavcılıklar tarafından çocukların cinsel istismarına ilişkin açılan dosya sayısı 2015 ile 2023 yılları arasında yaklaşık iki katına çıkmıştır. 2023 yılında yürütülen 66 binden fazla soruşturmanın her birinde en az bir çocuk mağdur olarak yer almıştır.
Tuz bitti kara göründü… daha kaç evladımızı kurban vereceğiz. Saray buradan çok uzak değil ama Sesimiz ne zaman ulaşır hükümete?
• Son yıllarda kaç çocuk istismarı vakası yaşanmıştır ve yıllara, şehirlere göre dağılımı nasıldır?
• Son yıllarda çocuk istismarı başta olmak üzere çocuğa yönelik şiddet dolayısıyla hastaneye başvuran 18 yaş altı kişi sayısı kaçtır?
• Kaç çocuk gebelik dolayısıyla sağlık birimlerine başvurmuştur?
• Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının müdahil olduğu dava sayısı nedir?
• Bakanlık tarafından cinsel istismar mağduru çocuk ve ailelere hangi destekler verilmektedir? • Bakanlık tarafından cinsel istismarı önlemek amacıyla hangi çalışmalar yapılmaktadır?
• Çocuk istismarı faillerine yönelik “iyi hal indirimi” kararının benzer davalarda emsal oluşturmaması için bir önlem alınmış mıdır?
• Çocuk istismarı ve cinsel saldırı sonrası bakanlık korunması altında olan kaç çocuk bulunmaktadır?
Sorularına cevap bekliyoruz.
Kaybolan çocuklarımız kaybolan yok olan yarınlarımızdır.
Bu ülkede her yıl yüzlerce çocuk kayboluyor. Bunlardan bir kısmı istismara uğramakta veya cinsel sömürüye maruz kalmakta. Kaybolan çocukların büyük çoğunluğu, yeterli koruma önlemleri olmadığından ya da yasaların etkin şekilde uygulanmamasın kaynaklanmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2008-2016 arasında 104 bin 531 çocuğumuz kaybolmuş. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi her ne kadar yalanlasa da bu verilere göre yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuğun kaybolduğu anlamına geliyor.
Belki de bu sayı çok daha artmış durumda fakat bilemiyoruz. Çünkü resmi veriler yeterli değil. TÜİK, kaybolan çocuk verilerinin tamamını açıklamıyor. Tamamını diyorum çünkü kaybolup bulunan çocukların verilerini gelen tepkiler üzerine geçtiğimiz ekim ayında bizlerle paylaştı. Son verilere göre sadece 2023 yılında 15 bin 716 çocuk kaybolmuş ve bulunmuş. Son 8 yılda kaybolup bulunan çocuklarımızın toplam sayısı ise yaklaşık 126 bin…
Peki, ya kaybolup bulunamayan çocuklarımız… O çocuklarımızın bir veri değeri bile yok mu sizin gözünüzde?.. Onların acılı aileleri gözü yaşlı bir bilinmezi beklerken siz yetkililer neyi bekliyorsunuz?..
Geçmişte yaşanan pek çok vaka, bu çocukların nasıl kolayca kaybolabildiğini ve tekrar bulunmalarının ne kadar zorlaştığını gözler önüne seriyorken siz yetkililer neyi bekliyorsunuz?...
Kaybolan çocuklarımızın bazıları insan kaçakçılığı ve istismar riskiyle karşı karşıya kalırken, ne yazık ki mülteci çocuklar bu tehlikelere daha fazla maruz kalıyor.
Çocuklar için Güvenli Bir Türkiye MÜMKÜN
Bunun için; çocuk işçiliği, yoksulluk, istismar, erken yaşta evlilikler ve kayıp çocuk vakaları gibi temel sorunların çözümü için çocuk haklarını esas alan bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir. Çocukların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini artıracak, yoksulluk döngüsünü kıracak aile destek programları geliştirilirken, dezavantajlı bölgelerde eğitim altyapısı güçlendirilmelidir. Kayıt dışı Çocuk işçiliğiyle mücadelede sıkı denetimler ve ağır yaptırımlar uygulanmalı, istismar ve erken yaşta evliliklere karşı caydırıcı hukuki düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Kayıp çocuklarımız hakkında öncelikli olarak bilgiler toplumla paylaşılmalı ve dünya sektörüne dönüşen çocuk kaçakçılığına karşı acil tedbirler alınmalıdır. Acil uyarı sistemleri ve ulusal bir veri tabanı oluşturulmalı, toplumsal farkındalık kampanyalarıyla aileler ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği artırılmalıdır.
Çocukların sağlıklı, güvenli ve eşit fırsatlara sahip bir ortamda büyümesini sağlayarak, Türkiye’nin geleceğine yapılacak en önemli yatırım gerçekleştirilecektir.
Çocuklarımıza sahip çıkmalıyız çünkü ailenin geleceği olduğu gibi, milletin ve devletin geleceğidir.
Bir çocuk bir dünya değil bin dünyadır. Bu duygularla konuşmama son verirken dünya haklarının sahip çıkmaya çalıştığı lakin dünya liderlerinin beş maymunu oynadığı Filistin’de ki çocuklara selam olsun. Özgür Filistin şarkılarının Türkiye’de ki çocuklarla özgürce söyledikleri günleri yaşamaları dua ve temennileriyle…
Allah’a emanet olun.''diyerek sözlerini tamamladı
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.