Örnek kadın girişimci olarak gösterilen ve bir çok programa kadın girişimci olarak katılan Artı Kalibrasyon Laboratuvarı Kurucusu Melek Şen, kalibrasyonun zorunluluğunu, kalibrasyon yapılırken dikkat edilmesi gereken hususları, firması hakkında çarpıcı bilgileri, bir kadın olarak iş ve siyaset hayatını anlattı. Dikkat çeken değerlendirmelerde bulunan Şen, keyifle okuyacağınız cevaplar verdi. İşte o söyleşi… Keyifli okumalar…
Kalibrasyon tam olarak nedir, bize açıklar mısınız?
Melek Şen: Belirli standartlar içerisinde ölçüm cihazının doğruluğunun saptanmasıdır. Yani bir ölçüm cihazı doğru ölçüyor mu ölçmüyor mu, ona bakılıyor. Bu ölçüm cihazı dediğimizde aklınıza geçen her şey gelebilir. Buzdolabı, terazi, metre gibi ölçen her şey giriyor bu işin içine. Hastanelerde var, fabrikalarda var, sağlık ocaklarında var, her yerde ölçüm cihazları var. Biz bunları gidiyoruz, ölçüyoruz, doğruluğuna bakıyoruz. Sonra sertifika veriyoruz. Onlar da denetleniyor. Ayrıca biz kalibrasyonunu yaptığımız cihazların satışını da yapıyoruz.
Peki, bunun bir zorunluluğu var mı?
M.Ş: Evet, bu bir zorunluluk. Devlet tarafından bir zorunluluk. Şirketler kalibrasyonlarının doğru ölçüp ölçmediğini baktırmak zorunda. Bizim verdiğimiz sertifikalarla da, onlar gelen denetimcilere cihazlarının doğru ölçtüğünü kanıtlıyorlar.
Sizin denetleyen bir kurum var mı?
M.Ş: Biz de tabii ki TÜRKAK (Türk Akreditasyon Kurumu) tarafından denetleniyoruz. Yani devlet tarafından denetleniyoruz. Senede bir kere geliyorlar, bizim cihazlarımızı da onlar denetliyorlar. Bizde doğru cihazlar var; bizdeki doğru cihazlarla piyasadaki cihazları ölçüyoruz. TÜRKAK da bizim cihazlarımızı ölçüyor ve denetliyor. Böylece ortaya birbirini denetleyen bir döngü ortaya çıkıyor.
Artı Kalibrasyon’un faaliyet alanı neresi? Yani sadece Çerkezköy’e mi hizmet veriyorsunuz yoksa Türkiye geneli bir hizmet mi?
M.Ş: Ben iş yerimi 11 Ocak 2013 yılında açmışım. Aslında biz 2012 yılında başladık bu kalibrasyon işine. Biz Artı Kalibrasyon olarak tüm Türkiye’ye hizmet veren bir kuruluşuz. Hatta yurtdışına da hizmet veriyoruz. Ama genellikle Trakya Bölgesi’ndeyiz. Kalibrasyonda Trakya’da ilk açılan laboratuvarız. Bizden önce açılan laboratuvar yok. Daha önce bu ihtiyaç İstanbul’dan, İzmir’den, Bursa’dan karşılanıyordu. Ki düşünün burada kaç tane Organize Sanayi Bölgesi var! Edirne’ye kadar Organize Sanayi Bölgesi var. Bunun için böyle bir bölgede hiç kalibrasyon laboratuvarı yoktu. İlk düşünen ve ilk açan biz olduk. Allah’a şükür iyi de gidiyoruz.
Peki şuan kalibrasyon sektörü Türkiye’de ne durumda?
M.Ş: Şuanda Trakya’da bizden sonra bir yer daha açıldı. Yani iki kişi varız. Türkiye genelinde çok fazla var. Sadece İstanbul’da 90 tane var diye biliyorum. Türkiye’nin tüm ihtiyaçları karşılanıyor. Biz de çeşitli yerlere gidiyoruz. Yani hemen hemen Artı Kalibrasyon olarak gitmediğimiz yer yok.
Başka firmalara, işletmelere cihazları ölçmeye gittiğinizde problemler yaşıyor musunuz?
M.Ş: Bizim gittiğimiz iş yerlerinde bazen şöyle oluyor, diyor ki, “Gel benim fabrikamın kalibrasyonunu yap ama bir günde çık!” Ama bizim öyle bir işimiz var ki, biz bir günde çıkamıyoruz. Biz de diyoruz ki, “Biz bir günde çıkamayız buradan, bir hafta kalmamız lazım!” O zaman işte onların işini aksatma gibi bir şey söz konusu oluyor. Bu konuda daha çok çalışılmayan saatleri tercih etmeye çalışıyoruz. “Hafta sonu da gelebiliriz, gerekirse akşam da gelebiliriz.” diyoruz. Yani en çok, en sık rastladığımız sorun bu; gittiğimiz yerler bir an önce çıkmamızı istiyorlar ama bizim de doğru bir ölçme yapmamız için zamana ihtiyacımız var. Çünkü bir terazinin kalibrasyonuna 20 dakika gerekiyor. Öyle de olunca bayağı zamana ihtiyacımız oluyor.
Kalibrasyonun önemine değinirseniz, neler söylemek istersiniz?
M.Ş: Kalibrasyon çok önemli, bunu ben size şu şekilde bir örnekle anlatayım; eğer cihazınızın ‘kalibrasyonu yapılmıştır belgesi’ varsa da sizin cihazınızın doğruyu ölçtüğü kabul ediliyor. Yani herhangi bir mahkeme olayı ile karşılaşıldığı zaman sertifikaya bakılıyor. Mesela iki ülke arasında böyle bir şey yaşanmış. Bir kumaş alım satımında bir ülkenin metresi daha uzun, bir ülkenin metresi daha kısaymış. Bunlar karşılıklı olayı mahkemeye taşımışlar alan ve satan olarak. Mahkeme de bakmış ki, hangi metre kalibrasyonlu, hangi metre kalibrasyonsuz diye… Kalibrasyonlu metre mahkemece doğru kabul edilmiş. Diğer taraf mahkemeyi kaybetmiş. Yani önemi bu kadar önemli. Yani biz eğer cihazın kalibrasyonunu yapmışsak ve ona “Evet bu cihazınız doğrudur” diye bir sertifika vermişsek o cihazın ölçümü doğrudur. Çok önemli bir şey. Ben bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım; Arçelik fabrikasına gitmiştim ilk zamanlarda. Orada öğrendim ki, Arçelik’te 25 sene önce kalibrasyon laboratuvarı varmış. Yani adamlar 25 sene önce de cihazlarının doğruluğunu ölçüyormuş.
Türkiye’de kalibrasyonunu yapmayan firmalar veya işletmeler çok mu?
M.Ş: Kalibrasyonunu yaptırmayanlar var tabii ki. Bir de şu merdiven altı diye tabir ettiğimiz olay var. Merdiven altı şeklinde bu işleri yapanlar var.
Bunun bir önlemi yok mu?
M.Ş: Evet, bu yasak. Ama bunun için şikayet gerekiyor. Hani birileri şikayet ederse ortaya çıkıyor. Aslında bunu denetim kuruluşlarının yapması gerekiyor. Bir fabrikaya denetim yapmaya geldikleri zaman kalibrasyonun hangi firma tarafından yapıldığına bakılması lazım. Kalibrasyonu yapacak olan kalibrasyon firmasının TÜRKAK’tan aktiviteli mi diye bakılması lazım. Buna bakılmıyorsa, sorun, denetimi yapanlara ait olması lazım. Biz de onu çok istiyoruz zaten. Çünkü TÜRKAK akreditasyonu için çok çalışıyoruz, çok çaba harcıyoruz, maddi ve manevi gerçekten çok uğraşıyoruz. Çok büyük emeğimiz var. Bunun karşılığını gidip de merdiven altındaki ne oldukları belli olmayan kişiler tarafından yaptırılmasın kalibrasyonlar. Gerçekten madem sen TÜRKAK’lı bir kalibrasyon laboratuvarı istiyorsun, o zaman TÜRKAK’sız kalibrasyon yapanları kabul etmeyeceksin. Bunun başka yolu yok.
Bunun yasal bir zorunluluğu var mı?
M.Ş: Hiçbir şey yok, yasallığı yok. Ama sizin için güvenli değil, kontrolünü yaptırdığınız cihazlar için de güvenli değil. Ama bazı denetimciler merdiven altı firmalar tarafından yapılan ölçümleri kabul etmiyor. Diyorlar ki, “Hani senin TÜRKAK ibaren niye yok?” diye kabul etmiyor. Ama bazıları ediyor. Yani o da bizi aşan bir şey. Belki de en büyük sıkıntımız bu.
Peki, bu işte sizinle beraber çalışacak eleman bulmak kolay mı?
M.Ş: Ne yazık ki en büyük sorunlarımızdan bir tanesi de bu! Aslında eleman buluyorum ama yetişmiş eleman bulmak çok zor. Kalibrasyon çok farklı bir şey, çok ayrı bir şey olduğu için, kalibrasyonda yetişmiş eleman bulamıyorsunuz.
İşe alırken daha çok kimleri tercih ediyorsunuz? Üniversitede bu sektörle ilgili bir bölüm var mı?
M.Ş: Direk kalibrasyonla ilgili bir bölüm üniversitede yok. Ama biz Fizik bölümü okuyanları tercih ediyoruz. Çünkü onlar daha çok aşina bu işlere. Bizim bir takım hesaplamalarımız var. Bu hesaplamaların doğru yapılması için doğru kişilerin, işi bilen kişilerin tercih edilmesi zaruri bir hal alıyor.
Bir girişimci iş kadını olarak nasıl gidiyor?
M.Ş: Gerçekten şunu söyleyebilirim; bir kadının artısı oluyor, eksisi olmuyor.
Artı Kalibrasyon Laboratuvarı firmasını açmadan önce bir iş yapıyor muydunuz?
M.Ş: Ben 2009’dan beri aktif siyasetteyim. Daha öncesinde emekliyim. Yani özel firmalarda çalıştım. Halk Eğitim Merkezi’nde çalıştım.
“EŞİM OLMASAYDI MÜMKÜN DEĞİL BAŞARAMAZDIM”
Bu işe ilk kalkıştığınız zaman büyük bir risk aldığınızı düşünüyor muydunuz?
M.Ş: Bence çok büyük bir cesaret. Ben aynı zamanda KOSGEB girişimcisiyim. Asıl önemli olan bu! Ben KOSGEB’den sertifikamı aldıktan sonra ne yapacağımı düşünüyordum. “Çerkezköy’de ne yapabilirim? Çerkezköy bir organize sanayi bölgesi.” şeklinde düşünüyordum. Yani KOSGEB’DEN sertifika alan herkes butik mağaza açıyor, herkes yemek işleri yapıyor… “Ben ne yapayım” diye düşünüyordum. Eşim bu fikri bana önerdi. “Biz niye bir kalibrasyon laboratuvarı açmıyoruz?” dedi. Tabii ki bütün bunları ben eşim olmasa mümkün değil başaramazdım. Eşimin böyle bir fikir sundu. Beraber ne yapabiliriz, nasıl edebiliriz şeklinde bir giriş yaptık önce. Bir firmanın şubesi olarak işe başladık. Daha sonra o firmayla yollarımızı ayırdık ve kendimiz açtık. Şükür iyi de gidiyor. KOSGEB’in desteği çok önemliydi. Destekler halen daha devam ediyor.
Sizin bu girişimciliğiniz başka kadınlara ilham oldu mu hiç?
M.Ş: Tabi ki de… Bununla ilgili olarak Tekirdağ’da girişimci kadınlarda örnek olarak gösterildim. Bununla ilgili Ticaret Odası’ndan bir ödül verildi. Örnek girişimci kadın olarak bir takım programlara davet edildim. Üniversitelerde konuştuk. Beni görüp de cesaretlenen oldu. Bu konuda beni arayanlar oluyor, ben de onları cesaretlendirmeye çalışıyorum.
Siyasete ilk ne zaman atıldınız?
M.Ş: Ben siyasete ilk 2009 yılında Kadın Kollarıyla başladım. Sonrasında yönetime geçtim. 2014 yılında Çerkezköy Belediye Meclis Üyesi oldum. Halen daha Belediye Meclis üyesiyim.
İş hayatıyla siyaseti beraber yürütmek sizin için zor olmuyor mu?
M.Ş: Hayır, ben hiçbir zaman hiçbir müşterime ben Belediye Meclis üyesiyim demiyorum. Siyaseti ayrı yürütüyorum, işlerimi ayrı yürütüyorum. Bu kapıdan girdiğim anda ben bir iş kadınıyım, bu kapıdan çıkıp halkın içine girdiğim zaman siyasetçiyim.
Siyaseti kadınlara tavsiye ediyor musunuz?
M.Ş: Kesinlikle tavsiye ediyorum. Kadının olduğu yerde siyaset çok güzel oluyor. Mesela ben şuan mecliste grubumda tek kadınım. Bunun biraz zorluklarını yaşıyorum. Ama birkaç tane daha kadın olmasını isterdim yanımda.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
M.Ş: Hem iş hayatında hem de siyaset hayatımda bana destek olan herkese teşekkür etmek istiyorum.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.