Gürcün, her iki davanın da uzun süredir siyasette daraltılan bir alan olan siyasetçilere yönelik eleştiri hakkını yeniden gündeme taşıdığını belirtti.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun temel dayanaklarından biri olduğuna vurgu yapıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına göre siyasetçilere yönelik eleştirilerin kamu yararı taşıdığı ölçüde daha geniş bir hoşgörü alanında değerlendirilmesi gerektiği hatırlatıldı. Demokratik sistemde siyasetçilerin sert eleştirilere katlanma yükümlülüğü bulunduğunun altı çizildi.
Söz konusu davaların, ifade özgürlüğü ilkesine ve AİHM–Yargıtay standartlarına uygun olmayan dar bir yorumla açıldığı, eleştirinin sınırlarının demokratik hukuk devleti ilkesine zarar verecek biçimde kısıtlandığı ifade edildi.
Av. Egemen Gürcün, ifade özgürlüğünün korunabilmesi için yargı organlarının ulusal ve uluslararası hukuk normlarını gözetmesi gerektiğini belirterek, siyasetçilere yönelik eleştirilerin cezalandırma aracı değil, demokratik denetimin bir gereği olarak görülmesi gerektiğini vurguladı. Bu yaklaşımın benimsenmesinin hem hukuk devletini hem de demokratik toplumu güçlendireceğini ifade etti.






Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.