Çerkezköy Belediyesi Konferans Salonu’nda düzenlenen ‘Çerkezköy-Saray Havalisinde İşgaller ve Milli Mücadele’ başlıklı konferansa ilgi büyük oldu.
Dikkat çeken konferansın selamlama konuşmasını Türk Ocakları Çerkezköy İlçe Temsilcisi Burak Candaş yaptı. Milli Mücadelenin başlangıcının 100’üncü yılı kapsamında yapacakları etkinliklerin ilki olan Çerkezköy-Saray Havalisinde İşgaller ve Milli Mücadele konulu konferans ile bir başlangıç yapacaklarını kaydeden Candaş, “İnşallah bu konferans ve etkinliklerin bu sene daha da çeşitlendirerek, yıl boyunca devam ettireceğiz. Biliyorsunuz bu sene 100’üncü yıl. Bu nedenle de bu konuya özellikle Türk Ocakları olarak daha çok zaman ayıracağız. Ülkemizin içinde bulunduğu durum, yaşadığı badireleri de göz önünde bulundurarak sizlerin de destekleriyle inşallah daha güzel, daha çeşitli programlar yapacağız.” dedi.
“TRAKYA YÖRESİNİN BİLİNMEYEN TARİHİNİ ORTAYA ÇIKARMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUM”
Candaş’ın kısa süren konuşmasının ardından kürsüye davet edilen Araştırmacı-Yazar Selman Akı, katılımcılara Çerkezköy-Saray çevresinde yaşanan işgaller ve bu işgaller sırasında yaşanan olaylar hakkında önemli bilgiler verdi. Konuşulacak konunun ‘tarih’ olması ve Türk Ocakları’nın davet etmesi üzerine konferansa koşarak geldiğini belirten Akı, “Çünkü 2005’ten itibaren her yıl yaklaşık bir tane eserim yayımlanıyor. Genellikle de Trakya yöresinin bilinmeyen tarihini ortaya çıkarmak için mücadele ediyorum.” dedi.
“SİLAHLI GRUPLAR TÜREDİ”
İşgalden önce Trakya’nın durumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Akı, “1. Dünya savaşı bittikten sonra Trakya’da otorite, devlet diye bir şey kalmadı. Bu dönemde Çerkezköy ve Saray yöresinde ağırlıklı olmak üzere silahı olan gruplar türedi. Kanunu, yasayı bunlar sağlıyordu. Silahı olmayanlar yaşayamıyordu. Bu dönemde işgalden önce önemli bir gelişme oldu. Trakya’nın işgale uğrayacağının ayak sesleri 1918’den itibaren geliyor.” ifadelerini kullandı.
TRAKYA SAVAŞI VE İŞGALİ
Trakya’da yaşanan savaşı ve işgali anlatan Akı, “20 Temmuz 1920 günü Yunan birliklerinin Trakya taarruzları başladı. Yunan birliklerinin sabah saat 05.00’da Kılkış Zırhlısı ve iki muhriple Marmara Ereğlisi’ni bombalaması ve aynı gün Sultan Çiftliği civarına asker çıkarmaya başladı. Kısa sürede 168 Alayın Çorlu’daki iki taburunun dağılmasıyla Çorlu işgal edildi. Demiryolu nedeniyle stratejik öneme sahip olan Çerkezköy 23 Temmuz 1920 tarihinde Cuma günü işgal edildi. 23 Temmuz 1920 tarihi, aslında Çerkezköylülerin Yunanlılarla karşılaşmasını tam olarak yansıtmıyordu. Yunanlılar, Osmanlı İmparatorluğunun 1. Dünya Savaşı’ndaki mağlubiyetinden ve oluşan otorite boşluğundan yararlanıp demiryollarını korumak bahanesiyle Trakya’ya bir tabur asker sokmuştu. Bu tabura mensup Yunan askerleri Çerkezköy’de varlığını hissettirmiştir.” diye konuştu.
“RUMLARI KAHYA VE KORUCU OLARAK ATADILAR”
Osmanlı askerlerinin yeterli direniş göstermemesi nedeniyle Trakya Savaşları’nın 25 Temmuz akşamı sona ermesinin ardından Saray’ın da 27 Temmuz 1922 tarihinde işgale uğradığını kaydeden Akı, “İşgal ettikleri bu topraklarda kalıcı olacaklarına inanan Yunanlılar, karşılaşacakları olası direnişlerin de önüne geçmek için köylere bu coğrafyalarda yaşayan Rumları kahya ve korucu olarak atadılar. En önemli değişikliği de Saray İlçesi’nde yaptılar. Direniş yanlısı Belediye Reisi Kamil Efendi’yi görevden alıp yerine Ahmet Efendiyi atadılar. Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Saray’daki Siyasi Teşkilatı’nın Reisi de olan Müftü Ahmet Nuri Bey’i tutuklayıp Kırklareli’ne sevk edip yerine kendilerine yakın bir başka Ahmet Efendiyi müftü olarak atadılar.” dedi.
‘YUNANLILARIN SALTANATIN VE HİLAFETİN KORUYUCUSU OLDUKLARINI SÖYLÜYORLARDI”
Yaptıkları bu önemli değişikliğin beklenen etkiyi yapmadığını gören Yunanlıların sadece bu bölgede değil Trakya genelinde düzenlediği mitinglerde konuşturdukları Saray Belediye Başkanı ile Saray Müftüsünün Yunanlıların saltanatın ve hilafetin koruyucusu olduklarını, Yunanlıların işgalci olmayıp kurtarıcı olduklarını söylediklerine dikkat çeken Akı, “Mitinglerde Yunanlıların başarılı olması için dualar eden atanmış Müftü Ahmet Efendi de, Saray genelinde de sarıklı sözde din adamları vasıtasıyla; mücadelenin halife fetvasıyla olmadığını ve ölenlerin şehit, yaralananların gazi olmayacağı ve karılarının da düşeceğini aktarıyordu.” ifadelerini kullandı.
“EN ÇOK ZORLANDIKLARI YERLEŞİM YERİ KÜÇÜK YONCALI OLUYORDU”
Yunan işgali döneminde bu coğrafyada yaşayan Müslüman halkın her türlü baskı ve işkenceye, kadın ve kızla tecavüze uğrarken işgalin son aylarında ise artan katliamlarla tam bir soykırıma dönüşmeye başladığını vurgulayan Akı, “Bu dönemde sadece Bahçeağıl’da Yunan zulmü görülmedi. Bunun nedeni ise buradaki halka sahip çıkmalarıdır. Burada yaşayan terzi Andon, kahya Yorgi ve cami ustası Dimitri Bahçeağıllıra sahip çıktı. Onların kefil olmasıyla işgal için köye gelen Yunan subayı sürü sahiplerinden 10’ar koyun alarak burada karakol kurmadan köyü terk etti. Yerli Rumlar’ın kefil olmasıyla Bahçeağıl’da karakol kurmayan Yunanlıların otoritelerini sağlamada en çok zorlandıkları yerleşim yeri Küçük Yoncalı oluyordu. Önce köye bir bölük asker yerleştiren Yunanlılar, kadınların başlattığı direnişe erkeklerin katılması ve burada üstlenen Kuvayı Milliyeci çetelere desteklerini artırmaları nedeniyle 2 bölük asker takviyesi yapıp kuvvetlerini tabur seviyesine çıkarmalarına neden oldu.” dedi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.