ASIL MESELE
07 Şubat 2025, Cuma 10:31Önceki yazılarımda ekonomide yaşanan olumsuzlukların dış güçlerden kaynaklandığı konusundaki görüşlere katılmadığımı açıklamış, artık bu paranoyadan kurtulmak gerektiğini yazmıştım. Yorumun yanlış anlaşılma ihtimalini düşünerek, konu hakkındaki görüşlerimi biraz açmak istiyorum. Dış politikada ilişkiler kişilerin “dostluk” ve “kardeşlik” söyleminin ötesinde devletlerin karşılıklı menfaati üzerinden yürütüldüğü bilinen bir gerçektir. Onun için gelişmiş ülkeler en iyi yetişmiş personellerini dış temsilciliklerinde görevlendirirler. Bu kişiler; görev yaptıkları ülkelerde iki ülke arasındaki dostlukları geliştirmek üzere görev yapıyor gibi gözükseler de asıl amaçları her konuda kendi ülkelerinin menfaatlerini korumaktan başka bir şey değildir. Genelde bu çalışmalar casusluk faaliyetlerini içerecek hale gelebilir. Diplomatlar bulundukları ülkelerde gizliden menfaat karşılığı personel devşirerek istenen bilgileri toplar, ülkelerine aktarırlar.
Casusluklar savunma başta olmak üzere, sanayi, ekonomi, bilim ve teknoloji v.b. birçok alanda yapılmaktadır. Bunları bilmeme rağmen ülkemiz ekonomisinin bu hale gelmesinin sebebi dış güçler olduğunu kabul etmiyorum. Çünkü; ekonomide tüm kararlar kendi siyasilerimiz ve bürokratlarımız tarafından alınır ve uygulanır. Zaten mevcut hazine ve maliye bakanı da göreve başlarken yaptığı konuşmada ekonomide artık rasyonel politikalara dönmekten başka çare kalmadığını açıklamıştı. Bu tespit; yanlış ekonomik kararlar ile programlar uygulandığının bakan tarafından itirafı olmuştur.
Ekonominin bu hale gelmesinin sebebi; faiz sebep, enflasyon sonuç tezinin ispatlanması uğruna patlayan döviz kurunu önleyebilmek için dahiyane buluş olarak uygulanan Kur Korumalı Mevduat (KKM) a ödenen faizler olduğu bilmeyen kalmamıştır. Bakan da; öncelikle KKM tan çıkmak için geliştirdiği yeni bir ekonomi programı uygulamıştır. Bu güne kadar KKM miktarında önemli bir düşüş sağlanmıştır. Ancak KKM a halkın ödediği vergilerden akıl almaz faizler verilerek resmen bir servet transferi yapılırken, halk fakru zaruret içinde adeta kuru soğana muhtaç hale getirilmiştir.
Ekonomiyi krize, halkı açlığa mahkum eden bu KKM dış güçlerin kararı olsaydı, bakan herhalde bu tespiti de yapar ve kamuoyuyla paylaşırdı. Onun için yaşanan ekonomik krizi dış güçlere bağlamak, gerçekleri halktan gizlemek için kolay bir ezberden öteye gitmiyor diyorum. Bakan, Devletin bu kadar borç yükü ile doğru dürüst tasarruf yapmadan enflasyonu düşürmesinin çok zor olduğunu da biliyor, ancak eli kolu bağlı olduğu için yanlış olduğunu bildiği halde başka bir karar alamıyor. Yapabildiği tek şey; çalışanların, emeklinin ücretini baskılamaktan başka bir şey değildir.
Ülkemizin vergi gelirleri açısından yetersiz olduğu bir gerçektir. Yetersiz olan gelirlerin vergi vermeyenlerin sisteme dahil edilerek artırılması ve böylece bir kısır döngü haline gelen borç ve beraberindeki faiz yükünün azaltılması yine zorunluluk haline gelmiştir. Bunun için de kamusal kaynakların sağlıklı hale gelmesini sağlamak amacıyla 55. Hükümet döneminde çıkartılan ancak 2003 yılı başında AKP iktidarı tarafından kaldırılan 4369 sayılı “Mali Milat/ Nereden Buldun” adıyla anılan yasanın daha fazla vakit kaybetmeden hemen yürürlüğe konması gerekir.
Üstelik asıl mesele sadece KKM la sınırlı olmayıp devamında son on beş yılda AKP iktidarının geliştirdiği bütçeye büyük yük getiren Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri de vardır. En başta; yolcu garantili hava alanları, geçen araç sayısı garantili köprü, otoyol, tünel ve şehir hastaneleri gelmektedir. Bunların maliyetlerinin, verilen garantilerin bütçeye getirdiği borç yükü mutlaka hafifletilmek zorundadır. Bu bazılarının söyleyip yazdığı gibi imkansız bir iş değildir. Öncelikle Devlet müteahhitlerle masaya oturarak sözleşmelerinde yer alan “uyuşmazlık halinde başvurulacak mahkemelerin Londra mahkemeleri olacağı” maddesinin değiştirilmesi için uzlaşma sağlanmalıdır.
Uzlaşma sağlanınca sonraki aşamada konunun uzmanı bilim insanlarından oluşan bir komisyon oluşturularak tüm KÖİ projeleri sil baştan incelenmeli, hatalı ve yanlış keşif nedeniyle verilen garantiler dahil kamu zararına neden olan projelerde düzeltmeler yapılarak orta bir yol bulunmalı, daha fazla kamu zararı önlenmelidir. İhale mevzuatında hatayı düzeltecek yorumlar vardır. Sonuçta müteahhitler de yaptıkları projeler nedeniyle kendi devletlerinin daha fazla zor duruma düşmesini istemezler. Kaldı ki % 90 hata ile tespit edilerek garanti verilen bir proje dünyanın neresinde tahkime giderse gitsin; kamu zararı uygundur denmeyecektir. Yani kamu bu davayı kazanacaktır.
Unutmadığımız, unutmayacağımız 6 Şubat depreminin üzerinden iki yıl geçti. Kaybettiğimiz yurttaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum. Bir yıl sonra bütün depremzedelerin kalıcı konutlara yerleşeceği vaadi yazık ki henüz yerine getirilemedi. Depremin yaraları hala sarılamadı. 24 Ocak 2025 itibariyle depremden etkilenen 11 ilde toplamda 201.431 konutun yapımı tamamlanıp hak sahiplerine teslim edildiği açıklandı. Yetkililerin ifadesine göre 2025 yılı sonunda 416 bin 960’ı konut, 36 bin 23’ü ticari ünite olmak üzere toplam 452 bin 983 konut ve iş yerinin teslimatının tamamlanması hedefleniyor.
Öte yandan, 1999 Gölcük depremi sonrası yaraların sarılması ve depremlere hazırlık amacıyla koyulan halk arasında deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisiyle AKP iktidarı döneminde 22 yılda 40 milyar dolar toplanmış. Depremde kullanılmak üzere koyulan bu vergi sonraki yıllarda deprem unutularak genel bütçeye dahil edildi, israf projelerine harcandı. Ancak;yazık ki kentlerimiz hala depreme dirençli hale getirilmedi. Halkımız 6 Şubat depreminde yıkılan binaların kaç tanesinin TBMM de çıkarılan imar barışı denen ucube kanundan faydalandığını bile hala bilmiyor.
6 Şubat depreminde AFAD ve KIZILAY da yaşanan kargaşa ile TSK nın arama kurtarma çalışmalarına depremin ancak üçüncü gününde katkı vermesi çok eleştirilmişti. Bu konularda ne karar alındı, nasıl bir çalışma yapıldığı bilinmiyor. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki işbirliği ve koordinasyonun tam olarak sağlandığından emin değiliz. Bolu daki otel yangınından sonra 78 canımızı kaybetmişken, siyasi partiler arasında sürekli karşı tarafı suçlayan, kendini aklayan kısır bir tartışma ve kutuplaşmanın sonu nereye varacak bilemiyoruz, bilmiyoruz..
Ancak: Bu güne kadar yaşananlardan, halkımıza ve vatanımıza hiç bir faydasının olmayacağını çok iyi biliyoruz!..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum