BİR ON YIL DAHA (2)
19 Aralık 2024, Perşembe 18:56Atatürk bir on yıl daha ülkeyi yönetseydi; 2. dünya savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyetinde her şeyin çok daha iyi olacağından kimsenin şüphesi yoktur, olamaz. Zaten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da “hiç şüphesiz 2. Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik” cümlesi ile bu konudaki inancını dile getirmiştir. Bana göre bu cümleden;”daha sonra gelenler görevini yapmadığı için bu günkü sıkıntıları çekiyoruz”anlamı da çıkartılabilir. Ancak, 86 yıllık sürecin 23 yılında AKP‘ nin iktidar olarak ülke yönetiminden sorumlu olduğu da unutulmamalıdır.
Atatürk bir on yıl daha göreve devam edebilseydi kesinlikle bambaşka bir Türkiye görecektik. Çünkü; Aydınlanma devrimi devam ederek tamamlanacaktı. Liyakate önem verilecek, kayırma ve torpil söz konusu olmayacaktı. Masa başında boş lafla enflasyon düşürülmesinin bedeli emekli ve asgari ücretle çalışanlara çıkarılmayacak, kuru soğana muhtaç edilmeyeceklerdi. Projeler rant yaratıp, paylaştırmaya yönelik olmayacaktı. Yatırımlar en ince ayrıntısına kadar uzmanlar tarafından tartışılıp raporlandıktan sonra karar verileceği için; yanlış, hatalı yapılan, devlet imkanlarını israf eden projeler söz konusu olmayacaktı. İhale kanunda defalarca değişiklik yapılarak, kişiye özel ihalelerle devlet kaynakları haksız zenginleşme için kullanılmayacaktı. İhalelerde temel ilke; rekabet ortamı yaratılarak vatan ve millet menfaatinin korunması olacaktı. Sözleşmelerde sorun halinde çözüm yeri Londra mahkemeleri değil, Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yer alacaktı.
İhalelerde; yolcu ve geçiş garantisi olmayacak, köprü geçiş fiyatı dolar kuru üzerine ABD enflasyonu ilave edilerek belirlenmeyecek ti. Dünyanın en iyi hava alanları arasında dereceye giren, mülkiyeti tamamen devlete geçmiş ve kiraya vermek için ihaleye çıkacak hava alanı kapatılıp atıl duruma getirilerek yok edilmeyecek, kira gelirden vazgeçilmeyecek, israf önlenecekti. Projeler emsallerin 2-3 katı fazla bir bedelle tamamlanmazdı. Adaletli bir vergi sistemi ve nereden buldun yasası yürürlükte olacaktı. Toplanan verginin % 69 u dolaylı vergilerden oluştuğu için fabrika patronu ile fabrikasında çalışan işçinin aynı oranda dolaylı vergi ödeme adaletsizliğine son verilirdi. Yetişmiş liyakatli meslek sahipleri (doktor, mühendis v.b.) çalışmak için yurt dışına gitmek zorunda kalmazlardı. Hastanelerde doktor olmadığı için yaşanan randevu krizi olmazdı. Dövize Çevrilebilir Mevduat, Kur Korumalı Mevduat gibi kavramlar ekonomi hayatımıza girmez, bu fakir milletin vergilerinden trilyonlarca lira faiz ödenmezdi. Ülkemiz; yasa dışı bahis, kara para, imar ve ihale rantçısı haramilerin cenneti olmayacaktı. Toprak reformu yapılacak, köylü tarlasını ekmeye devam ederek, ülkemiz tarımda ithal eden değil, ihraç eden ülkeler sıralamasında üst sıralara çıkacaktı.
Bakana göre değiştiği için yaz-boz tahtasına dönen eğitim sistemi olmayacaktı. Dolayısıyla atanmayan öğretmen, bir öğün olsun yemek yiyemeyen öğrenci, temizlenmeyen okul sorunu da olmayacaktı. Cumhuriyetin daha ilk yıllarında komşularla dostane ilişkiler içinde oluşturulan Sadabat ve Balkan paktları bölgesel birliklere dönüştürülecek, sadece ülkemizin değil, bütün bölgemizin hatta dünyanın barış içinde ekonomik kalkınmasına yardım edilecekti. Ülkemiz, AB ye üye olmak için kapıda bekletilmeyecek, ülkeler üye olmamız için bizim kapımızı aşındıracaklar dı. Sanayileşmesini ve kalkınmasını tamamlamış bir ülke olarak yüksek teknoloji ihraç eden, kişi başı milli gelir ve ekonomik büyüklük olarak dünyanın en zengin beş ülkesinden biri olacaktık.
Yalnız ve fakir halkım; şunu çok iyi bilmelisin: ATATÜRK bir on yıl daha ülkeyi yönetseydi şüphesiz o sürede her şey çok daha iyi olacaktı. Ancak o on yılda geçecekti, sonra ne olacaktı? Sorunun; Atatürk ten sonra yönetime gelenlerin onun yolundan ayrılarak, ülke içinde kısır siyasi çekişmelerle, verdiği hedeften uzaklaşanlarda olduğunu görmelisin artık. Bakın; döneminde Başbakana yazıyla bildirdiği toprak reformu yapılması talebi halen yerine getirilmemiştir. Hiç
olmazsa Cumhuriyetin 100. yılında vasiyet kabul edilerek gerçekleştirilme çabasına girilebilirdi, olmadı, yapılmadı. Sonuç: Seçmen yurttaşlar, Atatürk ün politikalarını uygulayan yönetimleri, oyları ve iradesiyle iktidara getirene kadar; bambaşka bir Türkiye görme dileğinin hayal olarak kalmaya devam edeceği gün gibi ortaya çıkmıştır.
Bakın Atatürk Türk Milletine bıraktığı mirası nasıl açıklamıştı: “ Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde aklın ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar. Geçmişte sayısız uygarlık kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu kanıtlamak için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz; bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. Bilimsel çalışmalar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Kendiniz için değil, fakat bağlı olduğunuz millet için el birliği ile çalışalım; çalışmaların en yükseği budur!
Moral olsun diye söylemiyorum; yaşanan ekonomik krizden çıkış yolu vardır. Öncelikle ATATÜRK ün mirasına sahip çıkmamız gerekir. Sonra 2003 yılında yürürlüğe girmeden kaldırılan nereden buldun yasası derhal yürürlüğe konmalıdır. İyi yetişmiş, liyakat sahibi insan kaynağımızın, siyasi tercihler bir tarafa bırakılarak değerlendirilme zorunluluğu vardır. Çünkü; deneme yanılma metoduyla ekonomik kararların sonucunu beklemeye zamanımız yok. Artık liyakatli kadroların bilimsel ve uygulanarak olumlu sonuçları görülmüş, yöntemlerle hızla sonuç alma sürecini tamamlaması gerekiyor. “Yarını görelimin” telafisi olmayabilir, kaybedecek vakit kalmadı çünkü.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum