Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    33.09
  • EURO
    36.10
  • ALTIN
    2596.3
  • BIST
    11131.02
  • BTC
    63525.102$

BUZ DAĞI

15 Nisan 2024, Pazartesi 17:20

Son yazımı (YASAL, AMA ETİK Mİ?) okuyanlar hatırlayacaklar; Seçim sonrası muhalefete geçen belediyelerde seçim döneminde yapılan ihale ve satın almalarla ilgili suçlayıcı iddialar ortaya dökülmeye başladı. Bu sürpriz oldu mu? Tabi ki hayır, hemen herkesin bilip te söyleyemedikleri ortalığa saçıldı hepsi o kadar. Ancak sakın ola ki belediyelerdeki yolsuzlukların bunlarla sınırlı olduğunu düşünmeyin. Bunlar ancak buz dağının su üstünde görünen kısmı olabilir diye yazmıştım.

***

Şimdi, isterseniz öncelikle Buz dağının ne olduğunu bir hatırlayalım. Buz dağları genellikle buzullardan kopmuş büyük parçalardan oluşur, okyanuslarda serbest yüzerler. Uzunlukları birkaç kilometreyi, kalınlıkları 300 metreyi bulabilir. Buz dağının deniz üstünde görünen kısmı çok azdır. Görünenin en az on katı su içindedir ki bu kısım görünmez. Buz dağlarının ağırlığı milyonlarca tonu bulur. Halkın parasını çalarak paylaşan haramilere yönelik hırsızlık detayları medyada dolaşıma sokuldu. Bunlar belediyelerdeki yolsuzlukların boyutunu açıklamak için henüz yeterli değildir. Çünkü; yayımlananlar arasında seçim kaybetmeyen belediyelere yönelik bilgiler henüz yok. Bunun için hırsızlıkları buz dağının su üstünde görünen kısmı olduğu benzetmesi ile vurgulamak istedim.

***

Belediyelerdeki harami düzeninden siyasi parti genel merkezlerinin haberi olmuyor olabilir mi? Olmaz, olamaz. Milletvekillerinin, il ve ilçe yönetimlerinin hatta genel merkez yönetimlerinin kuruşuna kadar her şeyden haberleri vardır. Ancak; üç maymunu oynamak işlerine geldiği için bilmiyormuş haberleri yokmuş gibi davranırlar. Çünkü; maalesef belediyeler siyasetin finans kaynağı haline getirilmiştir. Parti binalarının bütün masrafları belediyeler veya belediyeden ihale alan müteahhitler tarafından karşılanır. Seçim kampanyalarındaki harcamaların büyük kısmı yine aynı harami düzen tarafından yapılır. İhalelerden bağış olarak %10 komisyon, imar rantı yaratıp paylaşmak adeta yasal bir hak haline gelmiştir. Zamanın bakanının bir kurumda havuz oluşturularak yürütülen rüşvet çarkına getirdiği yorumda dediği “ rüşvet değil, gönlü zengin vatandaşların bıraktığı bahşiş “ örneğinde olduğu gibi. Sözün bittiği yer burası değilse, neresidir?

***

Yerel seçim sürecine hemen her partinin dillendirdiği sözcük; sosyal belediyecilik oldu. Sosyal belediyecilik derken en çok ihtiyacı olan vatandaşlara belediye bütçesinden yapılan yardımlar kastediliyor. Belediyelerde mevcut imar ve ihale rantlarından servet transferinin sonlandırılmasını beklerken karşımıza bir de sosyal belediyecilik adı altında yapılan  yeni yolsuzluklar çıkıyor. Yapanlar belli ki kuldan utanmıyor ama Allahtan da korkmuyorlar. Ayni olarak dağıtılan yardımların kimlere, ne kadar dağıtıldığının takibi imkansız bir haldedir. İhtiyaç sahipleri kimin tarafından hangi kritere göre belirleniyor? Yine dağıtılan ayni yardımlar kimlerden hangi yolla temin edilmiş, fatura kime, ne kadar kesilmiş, faturayı kim ödemiş, fatura üzerinde oynanmış mı, belediyeler faturanın ödemesini nasıl yapmış gibi cevap arayan pek çok soru var. Dört işlem yaparken bile hesap makinesi kullanan görgüsüz, arsız haramilere ihtiyaç sahipleri kullanılarak paylaşılmak üzere milyon dolarlık servet transferi yapılmasının engellenmesi gerekir. Bunun için Belediye bütçesinden yapılan ayni yardımların sona erdirilerek objektif olarak belirlenen kriterlere uygun tespit edilen ihtiyaç sahibi kişilere banka kartı üzerinden nakit yardıma geçilmesi zorunluluktur.

***

Belediyelerde yapılan yolsuzların önlenmesinin ilk şartı; seçmenlerin ahlaklı, liyakatli başkanları seçmesinden geçer. Ancak burada can alıcı soru; partiler seçmene böyle başkan seçme hakkı verir mi? Siyasi etik yasası çıkarılmasına karşı il ve ilçe başkanı bulunmaz anlayışı sürerse, verilmez. İkinci şart olarak belediye başkanı samimi ve şeffaf olmalıdır. Kazanılan seçim üzerinden hesabı halka verdim demekle olmaz. Herhangi bir konuda kafalarda cevap aranan soru işaretleri varsa, gidermek belediye başkanının asli görevidir. Sorulara polemiğe girmeden doğru cevap verilmezse şeffaflık olmaz. Şeffaflık olmazsa her şey olur.

***

Aslında 3 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı belediye kanunu 76. maddesi bu konuda reform niteliğinde bir düzenleme ile kent konseyi kurulmasını getirmiştir. Başkanlar çok yazık ki kent konseylerini kağıt üzerinde olan ama kendisi olmayan bir yapıda tutuyorlar. Oysa amaç kent yaşamında; kentin hak ve hukukunun korunması, sosyal yardımlaşma, dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmektir. Başkanlar soru sorulmasını ve hesap vermeyi istemediklerinden kent konseyi amacı dışında kullanılan bir yapı olmaktan öteye gidemiyor. Tamam; saygı duymasam da başkanların tercihini anlıyorum ancak kent konseyinde bulunan diğer katılımcıların kent konseyine kanunda belirtilen amaca uygun görev yaptırılmaması karşısındaki kabullenmeyi ve sessizliklerini anlamıyorum. Kent konseyi konusu çok önemli, daha sonra tekrar döneceğiz. #BuzdağınıUnutma

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum