ÇAĞRI
03 Mart 2023, Cuma 14:226 Şubat Kahramanmaraş depreminin üzerinden neredeyse 1 ay geçti. Toplum olarak yaşadığımız şok ise devam ediyor. Dayanışma adına yapılan yardım kampanyalarına katılım bu süreçte aksamayan, her türlü takdiri hak eden tek olumlu davranış şekli olmaya devam ediyor.
***
Büyük beklentilerle Sivil Savunma Teşkilatı yerine oluşturulan AFAD kendisine verilen görevi yerine getirmediği gibi yöneticileri sorumluluk gereği özür dileyerek istifa etmeyi bile beceremedi. Hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam etme pişkinliğine devam ediyorlar. Aynı durum KIZILAY için de geçerli. Afetlerde aynı gün içinde çadır, ekmek ve yemek temin ettiğine şahit olduğumuz KIZILAY depremzedelerin barınması için kurulması gereken çadırları depolarda bekleterek satma yoluna gittiğini de gördük. KIZILAY‘ın sattığı malzeme çadırla sınırlı kalmamış, afet günlerinde kullanılmak üzere depolanan konserveler ve yardım olarak toplanan ikinci el giyeceklerinde satıldığını öğrendik. En çok şaşırdığım olay ise; AFAD ve KIZILAY bu haldeyken Cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulunu görevlendirerek bu kurumlar hakkında geniş bir rapor istememesi oldu.
***
Aslında Cumhurbaşkanından beklentim devlet denetleme kurulunun görevlendirilmesi ile sınırlı değildi. Daha deprem sabahı en azından TBMM’de grubu bulunan siyasi parti genel başkanlarını toplayarak yaşanan felaketle ilgili bilgi vermesi, onların görüşlerini dinleyerek, önerilerini alması gerekirdi. Yazık ki olmadı, olamadı. Felaketin üzerinden daha 48 saat geçmeden siyasi polemik hiç olmadığı kadar yüksek tonda başladı ve hala devam ediyor. Bu durum hiç iyi değil. Toplumda yaratılan kutuplaşma bu günlerin geleceğinin işaretini verdi ama yazık ki hiçbir lider görmedi veya görmek istemedi. Ama bakın; siyasetçilerimiz bu haldeyken Yunanistan Eski Genelkurmay Başkanı Apostolakis ve bir grup milletvekili yaşadığımız felaketi bir fırsat olarak görüyor ve ege denizinde kıta sahası alanını 12 mile çıkartmaları çağrısında bulunabiliyor. Bizde ise hala sürekli polemik, gerginlik ve kutuplaştırma. Allah sonumuzu hayır etsin ama bu gidişin iyi bir gidiş olmadığını hepimiz bilelim artık.
***
Deprem sonrası günah keçileri olarak yine müteahhitler bulundu gibi gözüküyor. 200’e yakın müteahhit tutuklandı. 17 Ağustos’tan farklı olarak bu sefer bir de belediye başkanı varmış ama o da başkanlıktan önce müteahhitliği sırasında yaptığı inşaatın çökmesi üzerine tutuklanmış galiba. Bana göre yine yanlış yoldayız. Sorun kişilerden çok sistemden kaynaklanıyor. Sistemi yanlış kuruyoruz. 17 Ağustos‘ta tespit doğruydu, inşaatların denetlenmesi gerekiyordu. Çözüm olarak getirilen yapı denetim sistemi başlangıçta iyi de çalıştı. Ancak sonradan öğreniyoruz ki sistem paydaşlar tarafından ortak çıkarlar için istismar edilmiş. Bu durum sürpriz mi? değil valla. Depremin üzerinden belli bir süre geçtikten sonra acılı aileler dışında unutuluyor, bir süre sonra da sil baştan yapmak zorunda kalıyoruz. Her şeyi hepimiz biliyoruz ancak doymak bilmeyen, helale harama bakmadan çok para kazanma hırsının sonucu maalesef böyle oluyor işte. Yaşanılan bu günlerin 1980 askeri darbesinden sonra toplumda başlayan ahlak erozyonunun sonucu olduğunu da unutmayalım lütfen. Asıl mesele burada bence. Bu ahlak erozyonunun giderilmesi de öyle kanun, yönetmelik v.b. değişikliklerle hemen olmuyor işte. Önümüzde uzun bir yol olduğunu bilmemiz lazım. Bir seçim olacak birilerini seçeceğiz, her şeyi düzeltecekler diye bekleyenler daha çok bekler. Öyle bir şey olmayacak. Önce kendimizi düzeltmemiz lazım. Kendimize yapılmasını istemediğimiz hiçbir şeyi kimseye yapmayacağız. Sonra aynı anlayışı ailemize yerleştireceğiz. Daha sonra konu, komşu, mahallemiz, ilçemiz, ilimiz daha sonra bütün bir ülkede o anlayış yerleşecek ki ahlak erozyonu onarılabilsin. Zamana ve sabra ihtiyaç var, çünkü bu noktaya 43 yılda geldik, en az o sürede çalışacağız ki uğradığımız ahlak erozyonu onarılabilelim. Yoksa yine yönetmelik, kanun falan bir sürü düzenleme, beş-on yıl sonra yine aynı sonuç. Yani sil baştan. Ahlak erozyonunu onarmak istiyorsak ısrarla, inatla vaz geçmeden mücadeleye devam etmemiz gerekiyor.
***
Tekrar inşaatlardaki yapılan hatalara gelirsek: Denetimden vazgeçemeyiz, denetim belediyenin dışından olması gerekir, ancak yine kamu ağırlıklı olması lazım. Denetim inşaattan önce planlama aşamasından başlamalıdır. İmar planları da denetlenmelidir. İmar planı onaylandıktan sonra parsel bazında değişikliğe izin verilmemelidir. Denetim için üniversiteler, meslek odaları mutlaka işin içine girmelidir. Yeri gelmişken; depremin bu kadar yıkılmaya neden olmasının altında:
1-imar affı ile
2- projelerde aranan meslek odaları onayının kaldırılmış olmasının da önemli payı olduğunu düşünüyorum.
Ruhsat verilirken projelerde meslek odalarının onayını arama uygulamasına hemen tekrar başlanmalıdır. Bu konuda daha çok şeyler söyleriz, söyleyeceğiz de ama şimdi yerel yönetim ile ilgili bir iki konuya değinmek istiyorum.
Tam da burada Çerkezköy Belediye başkanımıza yazımın başlığı olan çağrıyı yapmak istiyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İTÜ ile ortaklaşa geliştirip uyguladıkları Binalarda Hızlı Tarama İle Depreme Dayanıklılık Testini 1999 yılı öncesi yapılan binalardan başlamak üzere hemen uygulamaya geçmemiz gerekiyor.
Önerdiğim Hızlı Tarama Uygulaması için;
ÖNCELİKLE BELEDİYENİN VERDİĞİ İMAR VE İSKAN RUHSATLARININ BULUNDUĞU ARŞİV 7 GÜN 24 SAAT OLARAK NÖBETÇİ VE KAMERA SİSTEMİ İLE EMNİYETE ALINMALIDIR.
Sonra;
1-Çerkezköy imar planı geneline 1994-1999 dönemi belediye meclisi tarafından verilen kat artırımı kararıyla çatı açılarak yapılan kat ilaveleri tespit ve kontrol edilmeli, gerekirse hızlı tarama testinden geçirilerek, güçlendirme veya kentsel dönüşüm kararları verilmelidir.
2-Çerkezköy imar planı geneline 2004-2009 dönemi belediye meclisi tarafından verilen kat artırımı kararıyla çatı açılarak yapılan kat ilaveleri tespit ve kontrol edilmeli, gerekirse hızlı tarama testinden geçirilerek, güçlendirme veya kentsel dönüşüm kararı verilmelidir.
3-1999 yılı öncesinde yapılan binalar için hızlı tarama testi uygulanarak güçlendirilmesi veya kentsel dönüşüm uygulamasına alınacak binalar tespit edilmelidir.
4-Hızlı tarama testinden güçlendirilme veya kentsel dönüşüme girme kararı çıkan binaların belediye arşivinden aldığı ruhsat ve ekleri çıkartılarak yapılan test sonucu ile karşılaştırılmalı. Binanın aldığı proje ve eklerine uygunluğu ve varsa yaptığı yanlışlar ve eksiklikler tespit edilmelidir. (örnek: kolonlarda projeye uygun çapta ve sayıda demir kullanıp-kullanmadığı, etriyeler de kullanılan demir çapları, sıklık ölçüleri, Kolon ve Kiriş ölçüleri. Projede verilen beton kalitesinin uygunluğu)
5-Hızlı tarama testi sonuçları ile ruhsat ve eklerine aykırı uygulama tespit edilirse binanın güçlendirilmesi veya kentsel dönüşüm bedeli binanın müteahhit i tarafından karşılanması sağlanmalıdır. Şayet müteahhit bunu karşılamazsa masraf belediye tarafından karşılanmalı, müteahhit e rücu edilmelidir.
‘Emsal Karar: Yargıtay 13.hukuk dairesi E.2019/4333, K:2020/2928, T:27.02.2020’
“” Özet: Müteahhit in ağır kusur veya hile ile ayıbı gizlenmesi ve bunun sonucu depremde binasında hasar oluşan hak sahipleri, süre ile bağlı olmaksızın müteahhitten zararlarının tazminini isteyebilir. Müteahhidin hayatta olmaması durumunda ise mirasçılarına karşı bu talebi öne sürülebilir.””
6- 1999 sonrası yapılan binalar ve yapı kayıt belgesi düzenlemesinden faydalanan binalar içinde (3-4-5.) maddeler uygulanmalıdır.
Deprem değil binalar öldürür düşüncesine inanıyorsak, yakınlaştığı bütün bilim insanlarımızca kabul edilen Marmara depreminde en azından can kayıplarımızın sayısını azaltmak istiyorsak daha çok vakit geçirmeden binalarımızı hızlı tarama testinden geçirmeyle işe başlamalıyız. Tekrar olacak ama; Çok geç olmadan…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum