Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    33.09
  • EURO
    36.10
  • ALTIN
    2596.3
  • BIST
    11131.02
  • BTC
    63525.102$

CUMHURİYET DEVRİMİ (3)

30 Ekim 2023, Pazartesi 13:05

Mustafa Kemal Atatürk sonrasındaki dönem, Türkiye’nin kalkınma rotasından çıktığı bir dönemdir. Bugün yaşanan kutuplaşmaların temelleri Atatürk’ ten sonra atılmıştır. Kutuplaşmanın nedeni sadece Atatürk karşıtı fikirlerde ve oluşumlarda arayarak doğruya ulaşamayız. Din ile aldatanlar olduğu gibi Atatürk ismini Atatürkçülük adı altında halkı aldatmak amacıyla kullanan kesimlerin de olduğunu görmezden gelemeyiz. Türkiye’nin Atatürk sonrası dönemde, siyasi ve sosyal yapılanması demokrasinin, insan haklarının, bilimin, sanatın yanında mı olacaktır, yoksa bu alanlarda hiçbir gelişim gösterememiş ülkelerin yer aldığı grupta mı yer alacaktır? Bu iki kutuplu sorunun cevabı, toplumun farklı kesimlerinde farklı cevaplar bulmaktadır. Sosyal mutabakatın sağlanamadığı ve günümüz koşullarında mutabakatsızlığın ötesinde kutuplaşma ortamının oluşmasının nedeni siyasi partiler ve liderleridir. Seçim kazanmak amacıyla yetersiz, liyakatsiz kadrolarla üretilen ve uygulanan ufuksuz politikalardır. Bu liyakatsiz siyasilerin Cumhuriyetimizin 100.yılında ülkemizi getirdiği noktaya bakmakta fayda var:

***

Öncelikle, milletten yeniden ümmete yönelen bir Türkiye manzarası ile karşı karşıya olduğumuzu bilelim. Bu sorun nasıl çözülür gündeme alarak kafa yormamız, çözüm üretmemiz lazım.                                                                                  100.yılda ekonomide geldiğimiz noktaya bakacak olursak;  Türkiye, ekonomide gelişmekte olan ülke statüsünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Bunun yerine,  gelişme potansiyeli olan ama gelişme özelliğini yitirmiş bir pazar statüsüne doğru ilerlemiştir. Son yılların son derece moda olan yerli ve milli ifadesinin altını dolduracak bir üretim yapısı yoktur. Türkiye, üretimde dışa bağımlıdır ve onlarca yıldır ülkeye kısa vadeli sermaye (sıcak para) sokmak dışında bir rüyası olamamıştır. Bugün kendi iktidarlarının yarattığı ekonomik krizi aşmak için ekonomi bakanı ve merkez bankası başkanı yine sıcak para bulabilmek için tefecileri turlayıp duruyorlar. Oysa Cumhuriyet, bir kalkınma projesi olarak son derece yerli ve milli bir düşünce ile yola çıkmış, 1930 lu yıllarda dünya çapında yaşanan ekonomik krize rağmen hayranlık uyandıran bir kalkınma hızı yakalayarak Osmanlıdan kalan borçlarını da ödemişti.

***

Türkiye’nin demokrasi endekslerindeki yeri otoriter rejimlerin sadece bir sıra üzerindedir. İnsan hakları ile ilgili alanlarda hiçbir zaman iyi olmayan karnesi giderek olumsuzlaşmıştır. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, çevreyi, tarımı ön plana alan anlayışın yerine çevreyi, tarımı katleden bir anlayış hakim olmuştur. Hukuk ve dolayısıyla adalet kıstaslarında gerileyen bir Türkiye söz konusudur. Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamamak için direnebilmekte, Anayasal bir zorunluluk olmasına rağmen AİHM kararlarının da uygulanmasında sorunlar yaşanmaktadır. Sorun öyle bir noktaya geldi ki kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Parlamentosunda yaptırımla karşı karşıya kalabiliriz. Basın özgürlüğünde geri gidilmiş ve basının çok geniş bir kesiminin siyasi otoritenin emrine girmiştir. Eğitimde, her geçen gün gerileyen bir Türkiye vardır. Toplumsal ahlakta ne halde olduğumuzu mideniz kaldırırsa tv kanallarında yayınlanan M. A. ve D.Y. nin programlarını izleyin görürsünüz.

***

Cumhuriyet Devrimimizin 100.yılında bu halde olmamalıydık tabi ki. Kimse suçlu olarak karşı mahalleyi göstererek ellerini yıkamaya kalkmasın. Ülkemizin bu durumda olmasında belli oranlarda hepimizin suçu vardır. Çünkü hepimiz buradaydık. Zaman dövünme zamanı değildir. Yapılanı beğenmiyorsak daha iyisini yapmak zorundayız. Tamda bu noktada 100.yıl kutlamalarıyla ilgili güncel tartışma için de bir iki kelime yazmak istiyorum. Neymiş, Cumhuriyet Bayramı hak ettiği şekilde kutlanmıyor muş. Biz hala buralarda mıyız, inanamıyorum. Kutlamaların yasaklandığını bilmiyorum. Dolayısıyla kim, nerede, nasıl kutlamak istiyorsa istediği gibi kutlayabilir. Herkes kendine yakışanı yapmalıdır. Bu konunun tartışılması, yeni bir kutuplaşma alanı oluşturması kime ne kazandıracak. Sorunumuz keşke yalnız bu olsaydı. Bakın emekliler açlığa mahkum oldu, ulufe dağıtır gibi bir defaya mahsus beş bin lira verilecek, Cumhuriyetin 100. yılda açlığa mahkum edilen emekliye reva görülen bu mu yani? TÜİK yıllardır enflasyon rakamlarını makyajlamasaydı en düşük emekli maaşı zaten 15.000 t.l. olacaktı. Üstelik bir defalık değil her ay alması gereken maaş buydu. Şimdi bir defalık 5000 t.l. ile yetinin deniyor. Bu teklif hangi vicdana sığar? Tartışacaksanız önce bunu tartışın, emeği ile ülkenin bu duruma gelmesinde katkısı olan insanların hakkını ödeyin önce. Devletinin sözüne güvenen insanları pişman etmeyin artık. Cumhuriyet Devriminin 100. yılında çok daha güzel şeylerden bahsetmek isterdim, yazık ki olmadı. Gelinen noktada iyi şeylerden bahsetmek gerekirse ancak kurtuluş savaşına başlarken şartların bugünden çok daha ağır olduğunu söyleyebiliriz. O halde bizde başarabiliriz, başarmalıyız. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK gençliğe hitabına nasıl başlıyordu hatırlayalım:

 

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” ATATÜRK olabilecek bütün olumsuzlukları sıraladıktan sonra hitabını şöyle bitiriyordu;

“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Cumhuriyet Devriminin 100.yılında yine çok olumsuz şartlarla karşı karşıyayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün vasiyetini unutmadan emanetine sahip çıkmak zorundayız. Korkmadan, yorulmadan, durmadan;”Türk istiklal ve Cumhuriyet devrimini kurtarma vazifemize devam etmek zorundayız.”

 

 

 

                                                               

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum