DAHA ÖNCE DE SEYRETTİK! (3)
01 Ağustos 2024, Perşembe 10:35Yazı dizisinin (1) bölümünde Turgut Özal’ın, DÇM'lerin yükünün yıllarca halk tarafından üstlenildiğini belirterek "Benim memurum, işçim, esnafım diyenler, DÇM'nin yükünü vatandaşın sırtına yıktılar, orta direğin sırtına yıktılar. Bu borcu siz ödediniz" şeklinde konuştuğunu aktarmıştım. Özal DÇM borçlarının ödenmiş olması nedeniyle Ankara'da verilen kokteylde de şu ifadeleri kullanmıştı: "1970’li yıllarda o zaman kendilerini akıllı, uyanık sananlar böyle bir yol buldular. Tam 221 bankaya borçlandık ve Türkiye bunları ödeyemedi. Allah bu milleti bir daha böyle bir borç ödemek zorunda bırakmasın”
Ne acı ki 36 yıl sonra yine aynı noktadayız. “Ben ekonomistim; Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyen anlayış bütün dünya pandemi sonrası enflasyonla mücadelede faiz arttırırken bizde yüzde 8’lere varan indirime gidildi. Tasarruf sahipleri paralarını dövize yatırdı. Düşük faizde ısrar edilince de döviz kurları hızla yükselmeye devam etti.
***
36 yıl öncesi gibi merkez bankasının yine döviz açığı var, yine yüksek faizle sıcak para bularak bu açığı kapatmaya çalışıyor. Bu durum milletimizin kaderi olmamalı. Çözüm yok mu? Var! Nedir? Liyakatli kadrolar ile doğruluğu ispatlanmış bilimsel yöntemlerin uygulanması. Dünyanın hiçbir ülkesinde ekonominin laboratuvar olarak kullanılarak deney yapılmasına izin verilmez. Çünkü alınan kararlarla milyonlarca insanın yaşamı iyi ya da kötü olarak etkilenir. Ekonomi bir bilimdir, deneme yanılma yöntemiyle şansa bırakılmaz, denenmiş, sorun çözmüş formüller üzerinde çok küçük oynamalarla doğru sonuç alınmaya bakılır. Halktan acı ilaç içmesi, kemer sıkması istenemez. Çünkü ekonominin krize girmesinin sebebi halk değildir.
***
Her ekonomik kriz sonrası çıkış yollarını tartışan gerçek ekonomistlerin önerisi; ekonomide yapısal değişime gitme zorunluluğudur. Bu güne kadar yasal değişiklikler gerçekleştirilerek yapısal değişimin tamamlanmış olması gerekirken, yazık ki ya eksik bırakıldı, ya yapıldı sonra değiştirildi veya hiç yapılmadı. Bakın şimdi hemen her hükümet değişikliğinde konuşulan ilk gündem “vergi kanunlarında” reformdur. 1975 yılında 19 yaşında ilk işe girdiğimde duymaya başladığım bu reform hala tam olarak gerçekleşmiş değildir. Ne zaman vergi kanunlarında bir değişiklik yapılacak olsa ilgili bakanın gerekçe olarak ilk sözü “az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız”dır. Yaşım 68 ve 45 yıllık iş hayatından sonra emekli oldum, maliye bakanından yine aynı sözleri duymaktan çok rahatsız oluyorum artık. Bakanlar değişiyor, söylemler hiç değiştirmiyor. Sanki şablon kullanıyorlar. Az kazanandan az çok kazanandan çokmuş, güldürmeyin insanı. Az kazananın daha da fakirleşeceği, çok kazananın daha çok zenginleşeceği anlamı taşıdığını halk öğrendi artık.
***
Vergi adaletinin sağlanması için yapılacak ilk değişiklik “nereden buldun“ adı da verilen yasanın tekrar yürürlüğe konmasının sağlamasıdır. Bu kanun Ecevit hükümeti döneminde çıktı, 2003 yılı Ocak ayında yürürlüğe girecekken TBMM’de AKP milletvekillerinin oylarıyla kaldırıldı. Sıkışınca acaba tekrar koyalım mı diye düşünürler, ama koyamazlar. Zengin kodamanların temsilcisi vekiller kabul etmez. Ülkemizde toprak reformunun yapılmasını kim engelledi, engelliyor sanıyorsunuz?
***
Kimse Londra tefecilerinden alınan borcu, vergisini bile ödemeyen para babası kodamanların ödemesini beklemesin. Özal’ın dediği gibi: “kendilerini akıllı, uyanık sananlar DÇM'nin yükünü vatandaşın sırtına yıktılar, orta direğin sırtına yıktılar. Bu borcu siz ödediniz” olacağı yine odur. Bugün Londra tefecilerinden sağlanan sıcak para borcunu da yine halk ödeyecektir. Bu anlayış ve para babaları kodamanların düzeninden kurtulmak elbette mümkün. Nasıl mı? Öncelikle oy veren seçmen tercihini belirlemeli, safını seçmelidir. Para babası zengin kodamanların, onların desteklediği partinin yanında mı yoksa; işçi, çiftçi, memur, emeklinin, emekçinin destek verdiği partinin yanında mı olacak? Seçmenler; oy kullanırken söylemlere göre değil, partiyi kim finanse ediyor, parti hizmet yaparken kimi ya da kimleri koruyup kolluyor, bilerek tercih yapmalıdır.
***
Seçim dönemi adeta bir maskeli balo gibi oy için elinizi öpenler, gülücükler saçanlar, seçim sonrası tanımazdan gelerek, kamu adına sorulan sorulara bile cevap vermeye tenezzül etmiyorlar. Onun için yüzüne maske takan, makyaj yapan siyasileri iyi tanıyın. Bunların gerçek yüzlerini görmek- göstermek için karşılaştığınız her yerde sorunlarınızı anlatın, soru sorun. Çözüm için cevap almaya zorlayın. Sadece kendiniz için değil geleceğiniz için, çocuklarınız, torunlarınız için sessiz kalmayın. Unutmayın haksızlıklara karşısında susan dilsiz şeytandır. Aksi taktirde, biliyorsunuz artık; öğrendiniz; büyük halk şairi Nazım’ın dediği gibi: “Kabahat sende demeye de dilim varmıyor ama çoğu senin be canım kardeşim!...”
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum