Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    33.09
  • EURO
    36.10
  • ALTIN
    2596.3
  • BIST
    11131.02
  • BTC
    63525.102$

DERT ÇOK; DERMAN...

07 Kasım 2024, Perşembe 12:37

Ekonomi ve siyaset hayatında ne zaman, nasıl geçeceği bilinmeyen çok sıkıntılı günler yaşıyoruz.

Bugünlerin kolay atlatılacağı yönünde de maalesef bir işaret görünmüyor. Bölgemizde savaşlar

nedeniyle benzer sorunlar yaşayan ülkeler olsa da halkımız; işgal yılları dışında bu güne kadar hiç

görmediği, yaşamadığı bir yoksullukla mücadele ediyor. Emeklilerin ve asgari ücretlilerin hayat

pahalılığı karşısında dayanma gücü kalmadı. Öte yandan İsrail in Gazze de yürüttüğü soykırım

ateşkes çağrılarına rağmen hala durmadığı gibi komşu ülkelere yayılıyor. Cumhurbaşkanı İsrail in

bundan sonraki hedefinin ülkemiz olduğunu söyleyerek iç cephede birlik sağlaması için çağrı yaptı.

Önemlidir, hafife alınmamalıdır. TBMM de yapılan kapalı oturumda muhalefet partileri yeterince

bilgi alamadığını söylüyor. TBMM başkanı muhalefetin sesine kulak vererek iç cephede birlik için

çağrı yapılan partilerin detaylı olarak bilgilendirilmesine yönelik yoğun çaba göstermelidir.

İç cephe konusunda Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK düşüncelerini Nutukta şöyle dile getirmişti:

“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği

cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu

cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlup olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi,

bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren, iç

cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için

yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar.”

İç cephede birlik çağrısı yapılırken siyasilerin tümünün halkı kutuplaştırmaktan özellikle

kaçınmaları gerekir. Bu konudaki görüşlerimi 17 Mayıs 2023 tarihli gazetede “SONUÇLAR”

başlıklı yazımda aktarmıştım. Yazıdan yaptığım küçük bir alıntıyı paylaşmak istiyorum: “Seçim

kazanmak için bilinçli bir şekilde uygulanan kutuplaştırma politikalarının toplumu getirdiği

durum maalesef budur işte. Böyle bir yara açarak en büyük gücümüz; birlik ve beraberlik

yok olduktan, kıvançta ve tasada bir olamadıktan, iç cephede birlik sağlanarak millet

olamadıktan sonra seçim kazansan ne olur, kaybetsen ne olur. Asıl beka sorunu oy uğruna

yaratılan birlik, sevgi ve saygının yok edildiği tam da bu ortamdır işte.”

Şimdi birlikte ülkemizin içinde bulunduğu durumuna bakalım: Halk yaşadığı ekonomik kriz

karşında kuru soğana muhtaç ve şaşkın haldedir. Enflasyonu düşürdük açıklamaları artık halk için

bir şey ifade etmiyor. Çünkü TÜİK in belirlediği enflasyon oranları halkın yaşadığı enflasyonu

yansıtmıyor. Pazardan aldığı bir malı ikinciye aynı fiyattan alamayan halk TÜİK üzerinden düşük

maaş için kandırıldığını yaşayarak görüyor, yapılan açıklamalara artık güvenmiyor. Üstelik; sadece

TÜİK in değil devlet kurumlarının yaptığı hiçbir açıklamaya güvenmiyor. Çözüm bekleyen bunca

dert varken, Cumhur ittifakının anayasa değişikliğini gündeme getirmesi inanılır gibi değildir.

Anayasa değişikliğinin neden yapılmak istendiği, halkın hangi derdini çözmeye engel olan hangi

maddesinin değiştirileceğinin, teklifi getiren ortaklar tarafından açıklaması gerekmez mi? Açlık

sınırı altında çaresizlik içinde kıvranan Halk ekonominin düzelmesi bir yana uçurumun kıyısına

geldiğini görüyor. TV sokak röportajlarında isyan edenlerin sesleri onun için artık daha gür çıkıyor.

5 Kasım 24 Salı günkü MHP gurup toplantısında Devlet BAHÇELİ anayasa değişikliği talebinin

gerekçesinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN ın bir dönem daha görev yapmasını sağlamak

olduğunu açıkladı. İki hafta önce de cezası idamdan ağırlaştırılmış müebbet e çevrilen bebek katili

bölücü terörist elebaşı Apo için "Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM

Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini

haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'umut hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal

düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Hodri

meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu

dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız" ifadeleri ile duyanların kulaklarına inanamadığı

çağrıyı yaptı. Kırk yıldır on binlerce şehit verilerek sürdürülen bölücü terör örgütü mücadelesi

keşke böyle bir çağrı ile son bulabilse. Ülkemizde terör örgütünün sonlanmasını istemeyen kimse

olduğunu düşünmüyorum. Ancak gerçekçi olmak lazım kırk yıldır on birlerce şehit verilerek

sürdürülen mücadele öyle iki-üç kişinin anlaşması sonucu bölücü terörist elebaşının mecliste

konuşma yapmasıyla sonlanmaz.

TBMM dışlanarak, konuşulup tartışılıp ortak bir karar alınmadan, ben yaptım oldu mantığı ile

olsaydı bu güne kadar çoktan sonlanırdı. Konu çok hassas bir konudur, samimiyet ve şeffaflık

gerektirir. Anayasa değişikliğine mecliste oy desteği sağlamak için birilerine verilen sözler daha

sonra yerine getirilmezse, ülkenin ve milletin başına çok daha büyük sorunlar açar. Böyle acı bir

tecrübe yaşadığımız unutulmasın. Bölücü terör örgütünün silah bırakarak tasfiyesi için önce TBMM

de konsensüs sağlanmalıdır. Şehitlerimiz; Emperyalistler gibi başka bir ülkeye saldırırken canlarını

kaybetmediler. Kurtuluş savaşı sonunda Lozan da yedi düvelin onayladığı sınırlarımızı bölücü

teröristlere karşı korurken; o bölücü hainlerin kurşunu ile gözlerini kırpmadan bu toprakları

korumak için şehit oldular. Canlarını verdiler kendilerine emanet edilen vatandan bir tek çakıl taşı

vermediler. Anneleri, babaları, eşleri, evlatları, kardeşleri, akrabalarının rızası alınmadan bebek

katillerinin TBMM de konuşma yaparak “umut hakkı” denen aftan yararlanması sağlanamaz. Bu

teklifi getirenler, önce kendilerini şehit aileleri yerine koyarak empati yapsınlar.

Tamam bölücü terör örgütü mutlaka dağıtılmalı ancak ne zaman nasıl olacağı konusu şeffaf bir

şekilde TBMM tarafından mutabakatla yürütülmelidir. Şehit aileleri ve kahraman gaziler ile halkın

onayı mutlaka alınmalıdır. Kalıcı bir çözüm için samimi ve şeffaf olunursa başka ülkelerin ara

buluculuğuna gerek kalmaz. Onlar gölge etmesin başka ihsan istemez. Aslında sorunu yaratan, bu

günlere kadar besleyen, terör örgütüne silah, cephane, eğitim, para, lojistik destek veren ABD, AB,

ve NATO daki sözde dostlarımız; kan emici emperyalistler devletler ile Fırat ve Dicle nehirlerinin

suyuna kavuşmayı hayal eden soykırımcı İsrail değil midir?..

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum