Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    33.09
  • EURO
    36.10
  • ALTIN
    2596.3
  • BIST
    11131.02
  • BTC
    63525.102$

ENFORMATİK CEHALET VE MÜCADELE

27 Aralık 2018, Perşembe 09:38

Çekilen çileler, sıkıntılar, dertler bazen o kadar saçma geliyor ki, her şeyi bırakıp bir köşeye oturmayı istiyor insan…

Tüm bu mücadelenin sonu, ucu bucağı gözükmeyen ve ufacık gözüküp aslında hiçbir yere sığmayacak bir ölüm değil mi?

Uğruna mücadele edilen şeylerin her zaman var olması için bazen geceler gündüz edilirken ve gündüzleri gecelere katmaktan ve bıkmadan-usanmadan ve bıkılıp usanılmasına rağmen yine de ‘bu saatten sonra nasıl bırakırım’ diyerek mücadele etmeye devam eder insanlar.

Niçin?

Bazıları bu mücadeleyi kendisine ayrılan süreyi, zamanı para karşılığında satarak verir.

Bazıları, insanların zamanlarını satın alarak…

Ve filmin sonu hep aynı…

***

Yazının bu kısmına kadar gelebilenler; ne yaptığını, ne için mücadele ettiğini, ucunda ölüm olsa dahi bir amacı olduğunu bilenlerdir.

Evet, her şey zahmettir, zahmetlidir.

Hz. Ali’nin şöyle bir sözü var; “Hiçbir acı, cehaletten daha fazla zahmet verici değildir.”

Ah cehalet!

***

Günümüzde cehalet o kadar yaygın ki; bu kocaman cehalet karşısında susanlar ve susmaktan başka çaresi olmayanlar cahil, konuşanlar bilge konumundadırlar.

Hep konuşurlar ve hep bilirler. Kutuplardan bahsedin, mutlaka kutuplarla ilgisi bilgisi vardır. Jüpiter’den bahsedin, mutlaka Jüpiter ile ilgili bir anısı vardır. “Peki ya deniz anası” deyiverin, büyük ihtimalle deniz anasıyla da muhabbeti vardır. Ne yazık ki çağımızın en büyük hastalığı bu! Yanlış olsa dahi fikirlerin beyanı makuldür. Fakat yanlış olduğunu bile bile ve bunu mutlak doğru olarak kabul ederek fikir ve düşüncenin beyanı kara cehalettir.

***

Biz ‘İletişim’de buna ‘Enformatik Cehalet’ diyoruz.

Nasıl mı?

Günümüzde en yaygın kitle iletişim araçları olan başta sosyal medya, televizyon, gazete, radyo gibi mecralarda insanlar sürekli bilgi bombardımanına tutulmuş vaziyette. Böyle bir durumda insanlar, hangi bilgilerin doğru, hangi bilgilerin yanlış olduğunu bazen hiç önemsemez, bazen bilir ama uğraşmak istemez… Öyle bir durumdur ki, yanlış olduğu bilinen bilgi, doğru kabul edilip başkalarıyla paylaşılıyor, doğru bilgi de kendisininmiş gibi pazarlanabiliyor.

Böyle bir bilgi yığınıyla karşı karşıya kalan insanlar, mevcut durumlarını kontrol etmedikleri sürece, ne ile karşı karşıya olduklarını bilmedikleri sürece birer enformatik cahildirler…

***

Tüm bu karmaşanın içinden ise kısır tartışmalar çıkıyor ne yazık ki…

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, biraz bilgi ve becerisi olan, bunun yanında da cesaretini, girişimcilik ruhunu, inancını ve motivasyonunu yanına alanların kazandığı ve kazanacağı bir çağ…

Ama ne yazık ki; yukarıda bahsettiğim şekilde, ‘mücadelenin sonu ölümdür’e kadar pes edenlerle doluyuz.

“Eh ne uğraşacağız be! Yolun sonu ölüm, kefenin cebi de yok zaten…”

Umut yok, hedef yok, amaç yok, istek yok, arzu yok, anlayacağınız hiçbir şey yok… Ot gibi. Ot daha faydalı, hiç olmasa bir görevi, bir amacı var…

***

Beyni yıkanmış insanların doğruları yoktur. Bunun için onları rehber almak yerine, ne olursa olsun, yolun sonu nereye giderse gitsin mücadele etmeyi seven insanları rehber alın.

Evet, ölüm var. Fakat ölümlülerin eserleriyle övünmek daha kolay, icatlarıyla hayatı kolaylaştırmak daha da kolay onlar için…

Yani, bu hayatı kısır düşünceliler, ‘gerek yok’ düşünesinde olanlar kazansaydı, belki de biz hala matbaa gelsin mi, gelmesin mi tartışması yapıyor olurduk.

***

Bunun için bir fikriniz varsa, bu fikrinizi masaya yatırmaktan çekinmeyin. Olabilirliğini düşünün. Risklerini düşünün. Kazanabilme ihtimalinizi düşünün. Tüm bunların yanında mücadele edip edemeyeceğinizi düşünün…

Ama ne olursa olsun, yolun sonu nereye giderse gitsin; mücadele edin…

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum