KABUL EDİLEMEZ!
22 Ağustos 2024, Perşembe 14:57Saygıdeğer okurlar; yazı başlığından tahmin edileceği üzere 16 Ağustos 2024 Cuma günü TBMM’deki olağanüstü toplantıda, kürsüde konuşma yapan hatibin yumruklu saldırıya uğraması ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
***
Olağanüstü toplantıyı televizyonda canlı olarak izledim. Daha ilk konuşmacının ilk cümlesinden hemen sonra ortam gerildi, gürültüler arasında meclis başkan vekili birleşime ara vermek zorunda kaldı. İkinci birleşimde de gerginlik devam etti başkan vekili yine ara verirken AKP İzmir vekili Alpay Özalan kürsüde konuşmasını yapan TİP İstanbul vekili Ahmet Şık’a yumruklu saldırıda bulundu. Ortalık karıştı, yumruklar, tekmeler havada uçuştu. TBMM’de hiçbir zaman olmasını istemediğimiz görüntüler televizyon ekranlarından tüm dünyaya yayıldı. Milletimiz fakruzaruret içinde geçim savaşı verirken sorunlarına çözüm bulmasını beklediği TBMM’de yaşanan bu görüntüler asla kabul edilemez! Kürsü dokunulmazlığı gereği hatip fiziki müdahale ile susturulamaz. Hatip, hakaret içeren bir söz söylerse meclis başkan vekili zaten müdahale ederek o sözü geri aldıracak, hatibe iç tüzüğün belirlediği yaptırım için vekillerin oyuna başvuracaktır.
***
Buna rağmen saldırıda bulunarak hatibe şiddet uygulamak savunulamaz. Çok dikkatimi çeken ve asla kabul edemediğim bir başka olay da AKP sıralarından kalkan vekiller saldırıyı önleyeceklerine fırsatını bulan Ahmet Şık ve etrafındaki vekillere tekme, yumruk ellerine ne geçerse üstlerine atarak tam bir meydan kavgası görüntüsü yarattılar. Bir zamanlar yine televizyon haberlerinden uzak doğu ülkeleri meclislerinde böyle görüntüleri izler ve gülerdik, şimdi onlar bu görüntüleri izleyince ne yaptılar zannediyorsunuz? Bu arada olayla hiç alakası olmayan, kalabalığı ayırmaya çalışan Kars milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in aldığı yumruk darbesi sonucu kaşı açıldı kan revan içinde meclis revirinde tedavi gördü. TBMM’de resmen kan döküldü. Merdivenlerdeki kanlar görevliler tarafından hızla temizlendi, ancak görüntüleri televizyonlardan bütün dünya izledi. Sayın vekillere sormak lazım; Emperyalistlere karşı dünyada ilk kez kurtuluş savaşı vererek kazanan, bağımsızlığımızı bütün dünyaya kabul ettiren, mazlum ülkelere örnek olan TBMM’ye bu görüntü yakıştı mı şimdi? Bu sayın vekiller milletimizi dünyaya karşı bu duruma düşüren hak ve yetkiyi kendilerinde nasıl görebiliyorlar? Bir öfke patlaması yaşanmış ta olabilir, ancak her hatanın bir bedeli olur. Acaba içlerinden; yaptığı hatadan utanarak istifa edecek bir kişi olsun çıkacak mı?
***
Sayın vekillerin maaşları Avrupa’daki emsallerinden yüksek olduğu için ekonomik sıkıntı çekmiyor olabilirler. Ancak millet gerçekten ülkemizde bugüne kadar hiçbir iktidar döneminde görmediği bir fakirlik yaşıyor, resmen açlıkla mücadele ediyor. Çiftçi yaptığı masrafı karşılamıyor diye ürünü ya tarlada bırakıyor veya döküyor, emekli; onu da alamıyor. Çiftçi seneye tarlayı “ekmem” diyor. Buna çare bulacak TBMM’de vekiller ne kürsü dokunulmazlığı dinliyor, ne çözüm üretiyor, sadece yumrukları konuşuyor. Anlatmak için kelime bulmakta zorlandığım bir tablo doğrusu. Yaşadığımız; esasında çok yazdığım, eleştirdiğim vekil adayı belirlemesinden başlayan bir sorundur. Siyasi partiler halka vekilini seçme yetkisi vermiyorlar. Kendileri aday belirliyor, seçmen oyluyor. Vekil milletin değil, partinin vekili oluyor. Halbuki adayını seçmen kendi belirlese; meclis çatısı altında böyle sorun da olmaz, vatandaşın yaşadığı ekonomik sorunlar da çaresiz kalmaz.
***
Bakın şimdi yıllardır her yaz döneminde çıkan orman yangınlarıyla “ciğerlerimiz yanıyor “ diye ağlaşıyor ancak yanmaması için bir çare üretemiyoruz. Okumuşsunuzdur, ulusal basında komşu ülkelerle orman alanlarımız ve yangın söndürme uçak sayısının kıyaslaması vardı. Orman alanları onlardan fazlayken yangın söndürme uçaklarımızın sayısı onların yarısından bile azdı. Bu da kabul edilemez. Hiç unutmam ben askerde Denizli de bulunduğum dönemde orman yangını çıktı, bütün tabur; kürek, dal, postal ne bulunduysa koşar adım desteğe gittik, yangın büyümeden söndürüldü. Şimdi bu tür destekler oluyor mu bilmiyorum. Desteğin yanında yol olmayan dağlarda orman yangınlarıyla mücadele de yine hava kuvvetlerine bağlı, gece görüş imkanı olan son sistem, büyük hacimli yangın söndürme uçak ve helikopter filoları oluşturularak orman genel müdürlüğü ile ortak yeni bir yapılanmaya gidilmeli, gerekli planlama ve organizasyon gecikmeden yapılmalıdır. Yazık, 40-50 yılda yetişen ormanlarımızın üç beş gün içinde kül haline gelmesine artık seyirci kalamayız. Uçak filosu için gereğinden fazla olan makam uçakları satılarak başlayacak kampanyada daha sonra büyük firmaların gönüllü katılımı ile yeterli paranın fazlasıyla toplanacağına inanıyorum. Haydi yeşil vatan görevine: Artık orman yangınlarında tek bir ağacın bile kül olmasını kabul etmeyelim!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum