Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    33.09
  • EURO
    36.10
  • ALTIN
    2596.3
  • BIST
    11131.02
  • BTC
    63525.102$

KUTUPLAŞMA-KAMPLAŞMA-BÖLÜNME

10 Kasım 2023, Cuma 17:12

Tarih tekerrürden ibarettir diye bir söz vardır; devamında da yaşananlardan ders almayanlar için diye biter. Tarih boyunca millet olarak kutuplaşma-kamplaşma-bölünmeye yönelik bedelini acı şekilde ödediğimiz bunca tecrübeye rağmen yazık ki yine aynı yörüngeye girerek (ya da sokularak) orada hızla ilerlemeye devam ediyoruz. Yörüngenin yanlış olduğunu bilsek te maalesef yörüngeden çıkacak irade ve çabayı gösteremediğimiz için boynumuzu bükmüş bir halde başımıza gelecekleri bekler haldeyiz..

Ateş çemberiyle çevrilmiş bir coğrafyada en büyük gücümüzün iç cephede birlik ve beraberliği sağlamak olduğunu bilsek bile liyakatsiz siyasilerin oy devşirme ve konsalide etme merakı yüzünden maalesef bunu başaramıyoruz. Başta ekonomi olmak üzere bunca sorunla uğraşırken Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Anayasa mahkemesinin TİP milletvekili Can ATALAY hakkında verdiği hak ihlali kararına uymayarak AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ülkemizi hiç yaşamadığımız inanılması güç bir krizle karşı karşıya bıraktı. Benzetmek gibi olmasın 2001 yılında yaşadığımız “anayasa fırlatma” krizinden daha kötü bir durumla karşı karşıyayız. Yaşadığımız krizin adını koymak için anayasa hukukçusu Profesörlerin bile zorlandığı noktada görüş belirterek okuyucuları yanıltmak istemem. Ancak medyaya yansıyan uzman görüşlerinden takip edebildiğim kadarıyla kriz bir hukuk krizi değildir. Yüksek yargıda anayasa üzerinden zorlanarak yapılan yorumlar ve işlemler sonucu ortaya çıkan yapay bir bilek güreşi kriziyle karşı karşıyayız. İşin kötüsü bu krizden nasıl çıkacağımız konusunda kimsenin elle tutulur bir önerisi de yok. Aslında kutuplaşma ve kamplaşma olmasaydı TBMM de sağlanacak konsensüsle sorun krize dönüşmeden yasal düzenlemelerle önlenebilirdi. Siyasetin hamasetten ibaret olmadığını ispatlayabilir dik. Cumhuriyetimizin 100.yılına yakışan ve gelişmişliğimizin seviyesini gösteren bir uzlaşma olabilir di. Yazık ki başaramadık, olmadı. Sorumlusu tüm siyasi parti liderleridir.

***

Sayın Cumhurbaşkanının savunduğu enflasyon teorisi nedeniyle yaşadığımız ekonomik kriz ve fakirleşmeden ekonomiden anlamadığını öğrendik. Yaşanan hukuk krizi ortamında yaptığı açıklamadan hukuktan anlamadığını da öğreniyoruz. Açıklaması aynen şöyle; "Her şeyden önce Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkâr edemez. Anayasa Mahkemesi bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir. Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Anayasa Mahkemesi'nin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki 'Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.' Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor" Benim hukuk bilgim Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasını yorumlamak için yeterli olmadığından bunu yapmayacağım. Ancak açıklamasının devamında aralarında hukukçuların da bulunduğu bazı AKP mensuplarının açıklamaları için yaptığı yorumu daha da vahim olarak değerlendiriyorum. “Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok. Son olarak şunu da vurgulamak isterim ki, Anayasa yapma yetkisi Yüce Meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile oluşmuş meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz."

***

Yanlış anlamıyorsam Sayın Cumhurbaşkanı kendi parti mensuplarından hukuku falan bir yana bırakarak yanlış ta olsa herkesin partinin lehine olacak görüşü savunmasını istiyor. Bu talep partinin hukukçu mensuplarının sorunudur cevap verirler mi bilemem. Ancak AYM’nin meclisin yaptığı kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemesinin asli görevi olduğunu görmezden gelmemizi istiyor gibi bir durum var. Krizin ana kaynağı olan bireysel başvuru hakkı kullanılması ise AKP iktidarı tarafından AYM görev alanına alındığını unutmuşa benziyor. İzlediğim kadarıyla AYM anayasanın verdiği görevleri yapmanın dışında ne anayasa yapmaya ne de meclisin mutlak yetkisine uzanmak gibi bir çaba içindedir. Tekrar gibi olacak ama, AYM çalışmalarında beklentilere cevap vermeyen bir aksaklık varsa ve o konuda bir düzenleme yapılmak istenirse TBMM de konsensüs sağlanarak yapılabilir. AYM bunun yapılmasına engel değildir. Ben adına ne derseniz deyin yaşanan bu kriz yaklaşan yerel seçimler öncesi ekonomide beklenen iyileşme sağlanamayacağı için cumhur ittifakı seçmenlerini konselide etmeye yarayacak diye düşünüyorum. Çünkü hazine bakanı ve merkez bankası başkanının para bulma çabalarından istenen sonuç alınamadı gibi gözüküyor. Emekli maaşları ve asgari ücret için verilen sözlerin yerine getirilmesi için kaynak bulunamaz, beklenen iyileştirmeler yapılmazsa yerel seçimlerde cumhur ittifakının bu kesimlerden oy alması imkansız demeyelim ama çok zor olacaktır. Bu şartlarda krizden sağlanacak seçmen konsalidasyonu cumhur ittifakına yerel seçimleri kazanmak için yeterli olur mu bilemem.

Öte yandan bu kriz cumhur ittifakının performansını beğenmediği AYM üyelerinin istifasını sağlarsa; sürpriz olmamalıdır. En azından benim için hiç sürpriz olmayacaktır. Cumhur ittifakı için de krizin bonusu olur herhalde...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum