MİLLET VE MİLLETVEKİLLERİ (3)
03 Nisan 2023, Pazartesi 11:39Bütün bunlar nasıl olabiliyor sorusunun cevabı aslında basit: Sayın milletvekillerinin bütün bu olanlara sessiz kalmasının, tepki vermemesinin tek sebebi: Sadakatlerini gösterme çabasından başka bir şey değildir. Çünkü bir kez daha milletvekili adayı olmalarının şartının genel başkan ve /veya genel merkez yönetimine sadakat olduğunu en iyi kendileri bilmektedir. İşin doğrusu bu sayede ömür boyu hayal bile edemeyecekleri ekonomik imkana kavuşmuşlardır. Bu imkanlardan faydalanmaya devam edebilmek için sadakatlerini ispatlamak zorundadırlar. Mevcut seçim ve siyasi partiler kanunu çerçevesinde bu yanlışı düzeltme imkânı yoktur.
***
Siyasi parti ayırımı yapmıyorum, genel başkanların ve/veya genel merkez yönetimlerinin milletvekili aday listesi ve sıralaması tercihleri liyakatli yerine sadakatli yönünde olmaya devam ederse, seçmenler istemeden de olsa TBMM ne liyakatsiz milletvekilleri göndermeye devam edeceklerdir. O halde bu ucube aday belirleme sisteminin değişmesi şarttır. Genel başkanların ve /veya genel merkez yönetimlerinin seçtiklerini oylatmaktan başka bir işlevi olmayan bu ucube aday belirleme sisteminden faydalananlar değişiklik yapmazlar. Değişiklik seçmen vatandaşlarımızın talep etmeleri ve taleplerinde ısrar etmeleri sonunda gerçekleşebilir. TBMM’ye liyakatsiz milletvekilleri seçmeye devam edersek; ülkemizin ve milletimizin yaşadığı ekonomi, güvenlik, eğitim, içme suyu, gıda, sağlık, tarım, deprem, barınma, küresel ısınma, çevre, ulaşım, istihdam gibi sorunlara ve yakın gelecekte oluşacak başka büyük sorunlara çözüm bulunması imkânsız bir hale gelecektir.
***
Bu sonuç egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunun yok edilmesinin sorgulanmasına, hatta yok sayılmasına neden oluyor. Çünkü seçmen yani millet egemenliğini kendi adına TBMM de kullanması için vekaletle yetki vereceği milletvekillerini kendi özgür iradesi ile seçemiyor. Mevcut siyasi partiler ve seçim kanunu partilerin genel başkanlarına ve genel merkez yetkili kurullarına verdiği yetki, milletin özgür iradesi ile seçim yapmasına engel olmaktadır. Milletin özgür iradesi ile milletvekilini seçme imkânı yaratılmazsa, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğundan bahsetmek imkânsız hale gelir. Uzun lafın kısası mevcut sistemle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün tam 103 yıl önce millete verdiği hakimiyete siyasi partilerin genel başkanları ve/veya genel merkezleri el koymuş durumdadır. Milletin kendisinin seçerek vekil edeceği kişileri siyasi parti genel başkanları ve merkez karar organları seçmektedir. Onlar kimi nasıl aday gösterirse millet gösterilen kişiye oy vermek zorunda kalmaktadır. Acı olan yanlışın bilinmesine rağmen siyasi partiler 82 anayasasını bahane ederek daha çok ta işlerine geldiği için bu iki kanuna yanlışın düzeltilmesi için dokunmamışlardır.
***
Siyasi partilere yönetimlerine seslenmek istiyorum: Millete vekilini seçme hakkını vermeyecekseniz korkmayın, başkanlık kürsüsü arkasında yazan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün Anayasanın 6. Maddesinde de yer alan sözünü değiştirin. EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR sözünün hemen altına ‘‘Millet egemenliğini siyasi parti genel başkanlarının belirlediği vekiller aracılığı ile kullanır’’ yazında olsun bitsin. Anayasamızın 6.maddesine göre Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Şimdi siyasi partilerin aday belirleme uygulaması ile yapılanlar arkadan dolanarak açık bir anayasa ihlali olmuyor mu?
***
Milletvekilleri seçildikleri zaman TBMM de yemin ederek göreve başlıyorlar. Yemin metninin bir bölümünde aşağıdaki cümleler yer almaktadır. “Toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma;” Şimdi; geçtiğimiz günlerde TBBM de memur ve emekli maaşlarında yapılacak artış oranının belirleneceği toplantı sırasında yaşanan bir olayı hatırlatmak istiyorum. Görüşmeler sırasında muhalefetten en düşük emekli aylığının asgari ücret seviyesine çıkarılması için önerge geldi. Oturumu yöneten meclis başkan vekili el kaldırılarak yapılan oylamanın sayım sonucu konusunda divandaki kâtip üyeler anlaşamadıklarından elektronik oylama yapılacağını ilan etti. Göz kararı yapılan tahmine göre muhalefet üyeleri fazla gözüktüğünden iktidar milletvekilleri meclis kulisinde oturan milletvekillerini çağırarak oylamaya katılmaları sağlandı. Gelen haber üzerine kulisteki iktidar milletvekilleri koşarak salona girdiler, oylarını kullandılar. Sayım sonucu muhalefetin en düşük emekli aylığının asgari ücret seviyesine çıkarılması yönündeki önergesi oy çokluğu ile reddedildi. Koşarak salona girip oy kullanan sayın vekiller eminim neye oy verdiğini, neden hayır dediğini de bilmiyorlardı. Onlara koşun, oyunuzu hayır olarak kullanın dediler, onlar da söyleneni yaptı.
***
Böyle Milletvekilliği olur mu? Böyle yasama görevi yapılır mı? Bir memurun, işçinin mesai saatinde böyle bir davranış sergilemesi mümkün mü? Sayın vekiller asli görevlerini yapmak yerine kuliste çay içip muhabbet etmeyi nasıl içlerine sindirebiliyorlar? Yoksa bu davranışlarını da dokunulmazlık kalkanı içinde mi yorumluyorlar. Milletvekillerinin bu davranışını yukarıda alıntıladığım yemin metnini birlikte yorumlarsak; öncelikle sayın vekiller Millet adına onlardan aldığı yetki ile yasama görevini yapmaları gerekirken, kuliste oturarak görevlerini ihmal etmişler, savsaklamışlardır. Üstelik TBMM bir gün önce aynı gündem ile toplanmışken yapılan iki yoklamada karar yeter sayısı sağlanamadığı için görüşmelere son verilerek toplantı sonraki güne ertelenmiştir. Dolayısıyla memur ve emeklilerin maaşlarının gecikmesi gündeme geldi. Oysa borç batağına saplanmış milyonlarca emekli, memur maaşlarının değil bir gün, bir saat bile gecikmesine dayanacak gücü kalmadı. Sayın vekillerimiz milletin bu halde olduğunun farkında değilse vay ki vay halimize. Bu durumda sayın vekillerimizin göreve başlarken ettikleri yeminde yer alan “toplumun huzur ve refahı” nasıl sağlanacaktır. İş yaşamında sıkça karşılaşırız: Yaptığı iş karşılığı aldığı ücreti beğenmeyenler genel olarak “bu paraya bu kadar iş “derler. Sayın vekillerimiz de acaba aynı ruh halinde olabilirler mi diye düşündüm. Sonra 2023 yılında sayın vekillerimizin alacakları maaşları merak ettim. TBMM internet sitesine girdim, sayın vekillerimizin maaşlarıyla ilgili bir açıklama göremedim. Sayın vekillerimizin; adları, telefon numaraları, vekil seçildiği iller, vb. bilgiler var, aldıkları maaş ve ek ödenekleri ile sosyal haklar konusunda hiçbir bilgi yok. Ya da ben bulamadım diyelim. Ben bulamadıysam sorun değil, beceriksizliğim der geçerim de sitede bu konuda bir bilgilendirme yoksa sebebini bilmek, vekil tayin ettiklerimizin aldığı ücretleri bilmek “ticari sır olmasa gerek “diye düşünüyorum. Malum devletin ilgili kurumlarına, örneğin ihale yapan bir bakanlığa veya belediyelere yaptıkları bir ihalenin tutarını sorulduğunda alınan cevap;’ ticari sır olduğu için bu konuda bilgi veremeyiz’ olmaktadır. O zaman bilgi edindirme yasası neden var, vatandaşın öğrenmek istediği en önemli bilgiyi vermedikten sonra bilgi edindirme yasası ne işe yarıyor. Şeffaflık nerede kalıyor. Neyse konuyu dağıtmayalım gerekirse daha sonra bu konudaki düşünce ve görüşlerimi ayrıntılı olarak açıklarım.
(Millet ve Milletvekilleri (4) yazısı PERŞEMBE günü devam edecek)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum