SUÇ ÖRGÜTÜ !?.
27 Mart 2025, Perşembe 11:31
İstanbul Büyükşehir Belediyesi' ne (İBB) başlatılan; İBB Başkanı ve çalışma arkadaşlarının da aralarında olduğu 90 a yakın sayıda isim “yolsuzluk ve kent uzlaşması adıyla silahlı terör örgütüne yardım” soruşturmaları kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19 Mart 2025 te gözaltına alındı. Şüpheliler İBB Başkanı ve Beylikdüzü B.Başkanı "Çıkar amaçlı suç örgütü kurma - yönetme - üye olma, rüşvet, irtikap, nitelikli dolandırıcılık" iddialarından 23 Mart 2025 tarihinde tutuklandı. Şişli belediye başkanı ise kent uzlaşması adıyla “silahlı terör örgütüne yardım” iddialarından tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nöbetçi sulh ceza hakimliğince “yolsuzluktan”tutuklanan belediye başkanının,"silahlı terör örgütüne yardım"suçundan tutuklanması gerekirdi beyanı ile yaptığı itiraz ise kabul edilmedi. İBB ve Beylikdüzü B. belediye meclisleri üyeleri tarafından belediye başkan vekili seçimini yapıldı. Şişli Belediyesine ise Kayyum atandı.
Belediyelerdeki yolsuzluklar konusunda her zaman kitabın ortasından konuştuğuma tüm okurlar şahittir. Kim ki; seçildiği makamı kullanarak ihale ve imar rantı yaratıp, kendisi, ailesi, hısım-akrabası, eş, dost, arkadaş, yandaşını haksız zenginleştirirse; Kul hakkı yerse, onlar için artık kitabın sonundan konuşacağım: Allah belalarını versin. Net. Bundan sonra yazacaklarım; sadece gündemde olan, yargıya intikal etmiş dava ile ilgili değil, çok kere yazdığım yolsuzluklar üzerinde genel bir hatırlatma olacaktır. Saygıdeğer okurlar da bilir, belediyelerde olan yolsuzluklardan zenginleşme sadece belli bir dönem ve kişiyle sınırlı değildir. Özellikle 1984 sonrası imar yetkilerinin artmasıyla belediye yolsuzluklarından zenginleşmeler kontrolden çıkmıştır. O kadar ki yolsuzluk yapanlar değil, yapmayanlar eleştirilir hale gelmiştir. Konu hakkında çok yazdım, tekrara düşerek okurları sıkmak istemem. Yolsuzluklarla mücadele konusunda hemen tüm hükümetler mücadele etmek için TBMM de yasal düzenlemeler yapmış olmasına rağmen yazık ki bu güne kadar istenen sonuç alınamamış, yolsuzluk çeşitliliği ve boyutu her geçen gün artarak bugünlere kadar gelinmiştir. Bu noktada yolsuzlukların siyasetin finansmanda kullanılmasının rolü olduğu da söylenebilir. Olmasa seçim kampanyalarını adayların kendi cebinden karşılanması mümkün olabilir mi? Ve neden?
Kabul edemediğim, bekli de yolsuzlukların biteceği yerde artmasının bir sebebi de; Seçmenlerin yolsuzluk yapanları partilere göre değerlendirilerek kendinden olanları sahiplenmesidir. Yolsuzluk kendi parti mensubu tarafından yapmışsa; seçmen ve partisi onu hemen korumaya alır. Rakip siyasi partinin yaptığı başka yolsuzluklar köpürtülerek hedef saptırma propagandası yapılır. Olayı objektif olarak araştırmayı, varsa bir suistimal üzerine gitmeyi kimse ağzına alamaz. Oysa hangi siyasiye sorulsa hemen müfettiş incelemesinin gerektiği savunulur, gelsinler istedikleri araştırmayı yapsınlar denir. Ancak inceleme sonucu yargıya giden dosyalar için objektif bir değerlendirme yapmaktan her zaman kaçılır, yolsuzluk yapan parti arkadaşı mutlaka aklanmaya çalışılır. Şeffaflık, samimiyet yoktur. Seçmen de partisi zarar görmesin diye görmezden, duymazdan gelerek, suç ortağı olur.
Gündemimize dönersek: Okurların her akşam TV kanallarında doğru-yanlış bir sürü boş konuşan yorumcuyu dinlemekten artık bıktığını düşünüyorum. Tablo tamda anlatmaya çalıştığım gibi. Ne karşılığı kimi desteklediğini bilemediğimiz bir takım yorumcular ekranlarda yirmi dört saat sadece desteklediği partinin tezlerini savunuyor, izleyenleri yönlendiriyorlar. Halk okumayı sevmediği için tv de izlediği yorumların etkisinde kalıyor, başka kaynakları okuyarak daha detaylı bir araştırmaya yapmıyor. İzlediği yorumu doğru kabul ediyor, akşam kahvede doğru budur diye etrafına anlatıyor. Farkında olmadan yolsuzluk yapanların maşası olarak propagandasını yapıyor.
Yargıda ciddi bilgi sızdırmaları olduğu gerçektir. Mahkeme kararları avukatlara duyurulmadan tv ekranlarından yayınlanıyor. Bu durum hem bilgi kirliliği yaratıyor, hem de güvenirlik yok ediliyor. Hukukçu değilim, detaylı yoruma giremem ancak görebildiğim kadarıyla İBB Başkanı yolsuzluk amaçlı örgüt kurup yönetmekle suçlanıyor. Ancak nasıl bir örgüt kurup yönettiğine dair ifadelerde bir soru göremedim. Bu haliyle ithamlar eski genel kurmay başkanının örgüt kurup yönetmekle suçlanma kumpasını hatırlatıyor. O dava sonunda eski genel kurmay başkanı idama mahkum olmuş, daha sonra davanın kumpas olduğu kabul edilerek beraat etmişti. Yine medyadan takip ettiğim kadarıyla ithamlara delil olarak sadece “gizli tanık” ifadelerine yer veriliyor. Üstelik o beyanların itiraf ya da delil olacak türden olmadığı çok açıktır. Gizli tanığın“gördüm, duydum, oradaydılar, bana göre” beyanlarının yolsuzluğu ispatlamaya katkı yapan delil olarak kabul edilmesi zordur.
Ülkemizde belediye olan herhangi bir beldeye gidilsin, mevcut belediye başkanları için de benzer dedikoduları duymak mümkündür. Mesela Çerkezköy de, Kapaklı da,Tekirdağ da, bir kahveye girin belediye ile ilgili bir duyum ortaya atın bakın ne yolsuzluk hikayeleri duyacaksınız. Hiç unutmam bu satılmış, ahlaksız, para için hiçbir kutsalı olmayan alçak yapı seçim dönemi bana bile, rakibime oy kazandırmak için“Bulgaristan da fabrikası varmış”iftirasını atabildi. Sonra ne oldu, kazanmak için iftira attıran haramiden payını alabildi mi? Gördü mü, kimin, nerede, nesi varmış, yatı, katı, hanı, hamamı, doları varmış gördü mü utanmaz alçak. Allah topunun belasını versin..Hırsız daha
halka mal beyanı bile açıklayamıyor. Ve seçmenimiz, yazık ki çok kolay hırsızın tuzağına düşüyor...
Gizli tanık beyanları delil olmaktan çok dedikodu olarak birilerini karalamaya çalışan beyanlar gibi duruyor. Bu durum savunmanın önce tutuklayıp sonra gerekçe yaratılıyor tezini güçlendiriyor. Savcılıktan nasıl bir iddianame çıkar, mahkeme heyetini, daha önemlisi halkı ikna eder mi bilemem. Savcılık, “Adalet Mülkün Temelidir “sözünün ispatı için, daha çok çalışarak, kimsenin itiraz edemeyeceği, herkesi ikna edecek delilleri ortaya koymalıdır. Bakın tutuklama protestoları için yapılan çağrıya kimsenin beklemediği yoğunlukta katılım olmasının, ön seçimde parti üyesi olmayan vatandaşların kullandığı oy sayısının yine çok yüksek çıkmasının bir sebebi de; yapılan tutuklamaların gerekçelerine halkın inanmamış olmasıdır.
Bir başka konuda, tutuklanan ŞİŞLİ belediye başkanının yerine kayyum atanmasıdır. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilan edilen Olağanüstü Hal Döneminde, 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yerel yönetimlerde önemli değişiklikler olmuş, belediye başkanlıklarına vesayet makamlarınca “kayyum” atanması uygulaması getirilmiştir. Uygulamadan kaynaklı şikayetler her geçen gün artmaktadır. Kayyum uygulamaları ile başkanın yanı sıra halkın iradesiyle seçilmiş belediye meclis üyeleri de yok sayılmaktadır. Belediye başkanı görevden alınarak ve yerine vesayet makamı tarafından kayyum ataması yapılacağına, hiç olmazsa görevden alınan belediye başkanı yerine meclis içinden seçimle başkan vekili gelmesi kısmen bu şikayetlerin önüne geçiyor. Daha iyi senaryo ise: Kayyum atanacağına bir ara seçim yapılarak belediye yönetiminin tekrar halk iradesine geçmesinin sağlanması olarak düşünülebilir.
Halkımızın çok daha iyisini hak ettiği demokratik bir ortamda, yoksulluğun ve yolsuzluğun yok edilmesi umuduyla halkımızın Ramazan bayramını kutlar, sağlık, başarı ve huzur dolu günler diler, saygılar sunarım. Ekonomik imkan yaratarak aracıyla bayram ziyaretine çıkacak okurlara da trafik kurallarına, hız limitleri ve trafik işaretlerine mutlaka uymalarını hatırlatır, kazasız, belasız hayırlı yolculuklar dilerim.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum