TEMİZEL RÖPORTAJI (1)
02 Ocak 2025, Perşembe 13:27Ülkemizin vergi gelirleri açısından yetersiz olduğu bir gerçektir. Yetersiz olan gelirlerin vergi vermeyenlerin sisteme dahil edilerek artırılması ve böylece bir kısır döngü haline gelen borç ve beraberindeki faiz yükünün azaltılması, kamusal kaynakların sağlıklı hale gelmesinin sağlanması için 22.07.1998 tarihinde 55. Hükümet döneminde Maliye bakanı Zekeriya TEMİZEL in çabalarıyla 4369 sayılı “Mali Milat/ Nereden Buldun” adıyla anılan yasa çıkartılmıştır. Ancak, ülkemizde yaşanan deprem felaketi ve ekonomide meydana gelen bazı olumsuzluklar yüzünden yürürlük tarihi 14.08.99 tarihli 4444 sayılı yasa ile 2003 yılı başına kadar ertelenmiştir.
2002 de kurulan AKP hükümetinin seçim bildirgesi ve hükümet programında ilk işlerinin Mali milat / Nereden Buldun yasasını kaldırmak olduğunu açıklanmıştı. Nitekim 2003 te TBMM ne sevk ettiği ilk yasa bu oldu. Cumhurbaşkanının veto etmesi üzerine aynen iade ederek 4369 sayılı yasayı yürürlükten kaldırdılar. Ülke olarak hala vergi toplama konusunda istenen seviyeye gelmiş değiliz. Konu hakkında okurları doğru bilgilendirme amacıyla açık kaynaklar üzerinde yaptığım araştırmada Sayın Zekeriya TEMİZEL ile yapılan röportajı gördüm, o günleri ve tartışmaları hatırladım. Ekonomimizi etkileyen dış güçlerin kim olduğu ve ekonomimizi nasıl etkiledikleri konusunu merak eden okurlarında faydalanacağını tahmin ederek paylaşmak istedim.
Sayın TEMİZEL röportaja ülkemizin vergi sisteminin neden değiştirilme zorunluğu olduğunun gerekçelerini açıklayarak başlamış. Aynen aktarıyorum: “Hazinenin 1987 yılından itibaren, finansman gereksinmesini karşılamak için mali piyasalardan doğrudan borçlanmaya başlaması, Türkiye’de sonun başlangıcı oldu. Üstelik bu borçlanmanın bir sınırı yoktu, kullanım yeri de belirlenmemişti. Bu, devleti cari harcamalarını mali piyasalardan sağladığı borçlarla karşılamanın kolaylığına itti. Devleti yönetenler kamunun sağlıklı gelir kaynağı olan vergi almak yerine borç aldılar. Üstelik bu borcu vergi almadıkları kesimlerden alıp üstüne de büyük faizler ödediler.
Hazinenin mali piyasalardan doğrudan borçlanmasının yanında Devleti yükümlülük altına sokacak tüm yollar bu dönemde denendi. “Proje kredileri” adı altında kullanılan kredilerde de çok büyük ölçüde yatırımların bütçe dışına çıkarılarak yapılması amaçlandı. Bütçede ödeneği olmayan yatırımlar, finansmanı bulunmak koşuluyla ihaleye çıkarılıyor Hazine garantisi verilen bu borçların ağır faiz yükleri, yatırımların şişirilmiş maliyetleri nedeniyle de Devlet borç batağına sürüklendi. O zamanlarda bazı bilim insanları, Hazinenin cari harcamalarını mali piyasalardan doğrudan borçlanarak karşılanmasının hangi sonuçları doğuracağını her fırsatta dile getiriyorlardı. Ancak bu uyarılara kulak tıkayanlar sanki Devletin borç ve faiz batağının içerisinde boğulmasını istiyorlardı. Nitekim buda oldu, Devletin faiz yükü hızla artmaya başladı.
Sistem; 1991yılındaki Irak-ABD savaşı ile ilk tehlike sinyallerini verdi. Türkiye ye sınırsız ve koşulsuz girme olanağı sağlanan kısa vadeli sermayenin hızlı çıkışının krizlere neden olacağı anlaşıldı. Borçlanarak ve yeni borçlarla eski borçları çevirerek yürütülmeye çalışılan bu sistemin parasal dalgalara dayanamayan, krizlere açık bir sistem oluşturduğu somut olarak görüldü. Artık ekonominin geleceği buluttan nem kapan, ürkek sıcak para spekülatörlerinin davranışlarına bağlıydı. (M.U.not: bu noktada ABD başkanı Trump un “ekonominizi mahvederim” tehtidini hatırlayalım.) Zaten her türlü kambiyo kısıtının kaldırılmasından sonra 1989 yılında da her türlü sermaye hareketinin serbest bırakılması Türkiye ekonomisini bir kumarhane ekonomisine dönüştürmüş, ülke sıcak para spekülatörleri için cennet olmuştu.
Bu olay sadece Türkiye’ye özgü bir olay değildir. Özellikle küreselleşmenin ekonomik boyutunun düzenleyicisi uluslararası mali kuruluşlar, gelişmekte olan ülkelerde kısa vadeli sermaye hareketlerini sınırlayan ulusal kuralları kaldırtmak için büyük baskılar uyguladılar. Emperyalizm işlevini, gelişmekte olan ülkeleri önce borçlar vererek kırılgan hale getirip, sonra da bu paraları oradan çekip krizler yaratarak yerine getiriyor, ülkelerin ulusal kaynakları yok pahasına yabancıların eline geçiyor, böylece ülkeler bağımlı hale getiriliyordu. Bir ülkenin yarattığı katma değer eskiden, dış ticaret hadlerindeki avantajlar kullanılarak ticaret yoluyla, ya da sömürgecilik yoluyla götürülürken artık, finans piyasalarındaki oyunlarla götürme olanakları yaratılıyordu. Üstelik de bu ülkelerde öyle bir kamuoyu oluşturuluyordu ki, bu yeni emperyalizm sanki o ülkelerin tek kurtuluş biçimiydi. Buna karşı durmak, gelişmeye karşı durmak, Dünya sermaye hareketlerinin sağladığı refahtan pay istememekti. Yetersiz olan ulusal tasarrufların uluslararası sermaye ile giderilmesine karşı çıkmaktı, dolayısıyla vatana ihanetti. ( M.U.not: detay öğrenmek isteyenler için “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları yazar John Perkins” öneririm)
Bu durumda çıkış, kamunun sağlıklı gelir kaynaklarına kavuşması, yani vergi alınmasıydı. Vergi ise ya mevcut sistem etkin bir şekilde kullanılarak alınacak, ya da ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelerden sonra vergi kayıp ve kaçaklarını önleyecek, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almaya olanak verecek, yeni bir sistem getirilecekti. Özellikle küreselleşmenin sunduğu olanaklar ve iletişim devriminin sağladığı hızdan sonra ülkemizde uygulanan kaynak teorisine göre vergi almak ta zaten olanaksızlaşmıştı. Bunun üzerine, mali sistemimizi borç batağından çıkartmak ve ülkeyi uluslararası sermayeye bağımlılıktan kurtarmak için çağdaş ülkelerdeki uygulamalara uygun bir vergi reformu yapıldı. Vergilemede, kaynak teorisinden net artış teorisine göre vergilemeye geçildi. İşte Mali Milat ve Nereden Buldun diye adlandırılan kanunda böyle ortaya çıktı. Sistem, temelde yine kaynak teorisini korumakla birlikte buralardan kaçan, buralarda tanımlanmamış kazanç unsurlarını da hiç değilse aktiflerde ortaya çıkan artışlardan hareketle kavrayarak vergilendirme olanağı veriyordu.
Not: Halkımızın ve okurların yeni yılını ve Regayip Kandinin sağlık, huzur ve iç cephede birlik sağlaması dileğimle kutlar saygılar sunarım.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum