Reklamı Geç
MSM SANİYELİ
optimed
Tekirdağ
27 Kasım, 2025, Perşembe
  • DOLAR
    42.45
  • EURO
    48.96
  • ALTIN
    5523.5
  • BIST
    10.923
  • BTC
    87377.617$

VEFATININ 19. YILINDA BÜLENT ECEVİT (2)

21 Kasım 2025, Cuma 13:09

 12 Eylül Darbesi’nin ardından Ecevit, Erbakan ve Demirel belirli bir süre Hamzakoy Askeri Kampı’nda gözaltında tutulmuştu. Ecevit 11 Ekim’de Hamzakoy’dan Ankara’ya döndü. Bu süreçte liderlere siyasi yasak kararı çıktı. Kararın ertesi günü Ecevit CHP’den istifa etti. Ecevit, bu kararı parti yöneticilerine danışmadan aldığı için karar CHP kadrolarında şok etkisi yarattı. CHP’liler onu partiyi en zor gününde terk etmekle suçlarken, o ise CHP’li kadroların askeri yönetime karşı çıkmadığını, kendisini yalnız bıraktığını düşünüyordu. İlerleyen süreçte Ecevit görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak için “Arayış” isminde bir dergi çıkardı. Hızlı bir şekilde muhalefetin odağı haline gelen “Arayış” dergisi 54 hafta yayımlanabildi. 1980-1983 arasındaki dönemde Ecevit hakkında yüz elliden fazla dava açılmıştır. Ayrıca Ecevit bu dönemde üç kez cezaevine girip çıkmıştır.

    Ecevit henüz seçim yasağı sürerken, 1985 yılında eşi Rahşan Ecevit’in genel başkanlığında kurulan DSP ile siyasi kariyerine yeni bir başlangıç yaptı. 1987 senesinde seçim yasağının kalkması ile DSP’nin genel başkanlığına geldi, 2004’de partiden ayrılana kadar siyasi kariyerini DSP çatısı altında sürdürdü. DSP, ideolojik olarak darbe öncesi CHP’sinin Kemalist çizgisi ile ortanın solunun daha geliştirilmiş bir versiyonu olan demokratik sol sentezine dayanan bir çizgide inşa edilmiştir. 1987 seçimleri sonunda, %8.8 ile baraj altında kalan DSP, Ecevit’te büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve siyasetten ayrılacağını açıklamış; buna rağmen bu küskünlük sadece birkaç yıl sürmüştür.

      ECEVİT, 1989 yılında yapılan olağanüstü kurultayda yeniden DSP Genel Başkanı seçildi ve 1991 seçimlerinde Zonguldak'tan milletvekili oldu. Seçimler sonucunda Süleyman Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi ve Erdal İnönü'nün lideri olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümet, Adalet Partisi (AP) ve CHP'yi siyaset sahnesine tekrar soktu. AP kendisini feshettiyse de, CHP Deniz Baykal'ın girişimleriyle yoluna devam etti. CHP ve DSP'yi birleştirme için yapılan pek çok girişim; liderlerin farklı siyasi tarzı ve tercihleri nedeniyle başarıya ulaşmadı.

    DSP, 1994 seçimlerinden sonra solun en büyük partisi konumuna geldi. Ecevit, DTP ve ANAP ile kurulan hükümette Başbakan Yardımcısı, daha sonraki DYP-ANAP desteğinde DSP azınlık hükümetinde  Başbakan oldu. 80’li yıllarda başlayan ve 90’lı yılların başat problemi haline gelen Kürt sorunu, PKK’nın terör eylemlerini sürdürmesi nedeniyle sivil yurttaşları, toplumsal barışı olduğu kadar devletin güvenliğini de hedef alan bir problem olmuştur. ECEVİT, bu sorun ile ilk olarak azınlık hükümetinin Başbakanı olarak yüzleşmiş, Öcalan’ın ülkeye getirilmesi operasyonu ile kamuoyunda büyük bir prestij yakalamıştır. 16 Şubat 1999’da, Kenya’da Yunan Elçiliği’nde misafir edilirken yakalanan Apo, ABD’nin de desteklediği operasyonla Türkiye’ye teslim edilmiştir. Siyaseti bıraktıktan sonra ABD nin Öcalan ı neden Türkiye ye teslim ettiğini halâ bilmediğini açık yüreklilikle söylemiştir.

     ECEVİT gazetecilerle yaptığı bir söyleşide: “Güneydoğu’nun dışında Kürt sorunu diye bir şey yok! Çünkü aramızda ayrı gayrı yok. Asırlar boyunca birbirine kız alıp vermişler. Kürt kökenli vatandaşlar general olmuş, başbakan olmuş, cumhurbaşkanı olmuş. Bizim Türkiye’de öyle bir geleneğimiz var ki, o kadar ırk ayrımcılığından uzağız ki, bir vatandaşımıza sen hangi ırktan geliyorsun diye sorulmazdı, hatta ayıp sayılırdı. Mesela ben hükümet kurdum. Kurduğum bakanlar kurulu içinde bazı bakanların Kürt kökenli olduğunu aradan aylar geçtikten sonra tesadüfen öğrendim. Aklımdan geçmiyordu, falanca Türk kökenli mi falanca Kürt kökenli mi? Falanca Alevi mi Sünni mi diye soruşturmayı ben ayıp sayardım. Halkımızın büyük çoğunluğun da davranışı aslında böyledir.

   Bir kere her şeyden önce bu ayrılıkçı hareketler dışarıdan körükleniyor. Ortadoğu çok önemli bir bölge, petrol bölgesi. Asya ile Avrupa nın kavşak bölgesi. Çok önemli bir yerde, bu çok önemli bölgenin en önemli ülkesi de Türkiye. Emperyalizmin bir kuralı vardır, “Böl, parçala, yönet.” Bizim Azerbaycanlı kardeşlerimiz kendi güzel Türkçeleriyle “Ayır, Buyur” diyorlar. Bölecek ayıracak ki kendi buyruğu geçebilsin. Bir ülkede öyle bir sorun yoksa bile bölge dışındaki devletler öyle bir sorun yaratmaya çalışır. Türkiye’yi bölmeye doyamadılar. Sevr anlaşmasını biz Kurtuluş savaşıyla çöpe atınca bazılarının hevesleri kursaklarında kaldı. Şimdi Orta Doğunun önemi büsbütün arttı, çünkü buna bir de Orta Asya eklendi. Orta Asya’da da Kafkasya’da da bizim kardeşlerimiz yaşıyor, umutlarını bize Türkiye’ye bağlamışlar. Ama bazı müttefiklerimiz Türkiye bizim kontrolümüzden denetimimizden çıkmasın, Türkiye’yi biz dilediğimiz gibi kullanabilelim, kendi başına hareket edemesin diye, baskı altına, bölünme tehdidi altına almaya çalışıyorlar”. Açıklaması yapmıştır.

   ECEVİT, Kürt sorununa baştan beri bir insan hakları sorunu ve sosyokültürel bir sorun olmaktan ziyade bir geri kalmışlık/feodalite sorunu olarak görmüş, bu konuda görüşlerini şöyle açıklamıştır: “Güneydoğu Anadolu da, tarihten gelme nedenlerle oluşan feodal yapı nedir? Bir çeşit Derebeylik demektir. Ağalar, bir takım aşiret reisleri, büyük çoğunluğu halkı kulları gibi görmeye, sömürüye alışmışlar. Kürt kökenlisini de Türk kökenlisini de Süryani Arap kökenlisini de sömürmeye alışmışlar. Devletimiz aslında o bölge kalkınsın diye, cömertçe teşvikler sunmuş, teşvikleri alan o beyler, ağalar, Güney Doğu’da birer hayali fabrika kurmuşlardır. Hayali Fabrika tabiri, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasının tabiridir, dört duvar örüyor, içine de bir uydurma makine koyuyor, ama asıl yatırımını gidip Türkiye’nin kalkınmış bölgesine yapıyorlar. Bölgenin bu güçlü beyleri ağaları neden böyle davranıyor? Çünkü bölgeleri sanayileşip kalkınsa, fabrikalarla donansa, okulları olacak, gidip işçi olacak, iş adamı, girişimci ve özgür olacak. Böylelikle o ağanın da tafrası sona erecek. Bunu istemedikleri için, bölgede öyle çağ dışı geri kalmış düzeni sürdürüyorlar. Bölgenin toplum yapısı Türkiye’nin başka bölgelerinin toplum yapısından farklı oluyor, bütünleşemiyor. Bölücü akımlara elverişli bir ortam oluşuyor.”

     ECEVİT DSP nin güneydoğu terör sorununa çözüm olarak yapacaklarını şöyle açıklamıştı: “Elbette güvenlik için önlem alacağız. Ama önceliği o bölgeyi sanayileştirmeye, fabrikalarla donatmaya vereceğiz. Aynı zamanda toprak reformunu yapmaya da mecburuz. Çünkü orada büyük bir toprak adaletsizliği var. GAP devreye girdiği zaman ne olacak biliyor musunuz? GAP’tan yararlanan bölgede toprak verimi, on, on beş kat artacak. O zaman gelir dağılımındaki adaletsizlik de on, on beş kat artacak. Asıl patlamaların o zaman olmaması için ivedilikle toprak reformu yapılarak toprak adaletsizliğine son vereceğiz. Halka daha hızlı ve daha çok hizmet için Köy-Kentler oluşturacağız.”

Yazımı Bülent ECEVİT in “Yarın” şiiri ile bitiriyorum.

bir şeyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazısından köstebeklerin

karıncaların telaşından belli
bir şeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın düsen yaprağı
belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
bir şeyler olacak yarın
öbür günden önemsiz
bugünden önemli

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum