ZOR YILLAR
05 Aralık 2024, Perşembe 17:40Ateş çemberi içinde yer alan ülkemizde zor, hem de çok zor günler geçiriyoruz. Bir tarafta ekonomik kriz ortamında adeta açlıkla boğuşurken öte yandan güney sınır komşumuz Suriye de yaşanan savaştan kaynaklanacak yeni bir göç dalgası endişesiyle sorunlar daha da büyük bir hal alıyor. Bu ortamda iç cephede birlik beraberliğin sağlanması çok önem kazanıyor. Peki; iç cephede birlik beraberlik sağlanıyor mu? Yazık ki hayır. Yirmi beş yıldır yaşanan kutuplaştırma siyasetinin doğal sonucu olarak siyasiler hala karşı mahallenin gücünü kırmak, kendi partilerine oy devşirmek için sürekli bir karalama, yıpratma yarışındalar. Arada bir aklı selim galip gelerek doğru söyleyen çıksa da bu gürültülü kavga ortamı içinde ne dediği anlaşılmadan kaybolup gidiyor.
Demokrasilerde yaşanan sorunları çözecek olan siyaset kurumudur, parlamentodur. Parlamentoda yer alan siyasi partiler ülke sorunlarını çözmek, halkın yaşam kalitesini arttırmak için vardır. Demokrasinin yerleştiği ülkelerde mevcut iktidar çözüm için yeterli olmazsa, hemen erken seçime gidilerek sorunları çözecek siyasi kadro için halkın tercih yapmasına imkan sağlanır. Ülkemizde ise halk; enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında ezilmesine, çaresizlik içinde kıvranmasına rağmen, erken seçim talebini dile getirdiği zaman troller ne vatan hainliği ne dış güçlerle işbirlikçiliğini bırakıyor. Troller; iktidarın sorunlar karşısında çaresizliğini itiraf ettiklerinin bile farkında değil.
Siyasi parti liderleri oy uğruna kutuplaştırmayı teşvik ettikleri gibi dün siyah dediklerine bugün beyaz demekte hiçbir sakınca görmüyor, ısrarla savunabiliyorlar. Örneğin tüm siyasi yaşamını milliyetçilik üzerine kurmuş, pkk ve lideri için haklı olarak düne kadar söylemedik söz bırakmayan, karşılığını da halktan oy olarak gören siyasi parti lideri, bu gün aynı kişinin TBMM ne gelerek kendini sahiplenen parti gurubuna konuşma yapmasını teklif ediyor. Yakalandığı zaman bebek katili bölücü başının idamını savunanın, şimdi aynı kişi için umut hakkını savunması; samimiyetinin sorgulanmasına yol açmalıdır. Samimi olsaydı; bölücü başı yakalanıp İmralı cezaevine konduğu zaman konuşup yardımcı olabilme talebine hükümette iken cevap verilebilir, geçen süre içinde terörün bitmesi sağlanır, yeni şehitlerin verilmesi önlenirdi. Yapılmadı, peki şimdi neden?
Terörün bitmesini istemeyen kimse olacağı düşünülemez, ancak; hiçbir siyasi partiyi dışlamadan, şehit aileleriyle gazileri ikna edecek doğru yöntem bulunmalı, şeffaf olunmalıdır. Başlatılmaya çalışılan arayış bu talepleri karşılamaktan uzak gibi gözüküyor. Arayış; daha çok Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik anayasa değişikliğini hedefleyen, bunun için Dem Partisinin desteğini almaya yönelik bir çalışma gibi duruyor. Dem Parti sanki bir pazarlık varmış gibi kabul edilmesi imkansız olan taleplerini sıralamaya başladı. Daha başlarken eşit yurttaşlık, onurlu barış diyorlar. Taleplerinde hala ithamda bulunma çabası var. Böyle kelime oyunları ve sloganlar tahrik etmekten başka bir işe yaramaz, sonuç alınmaz, terör sona erdirilemez. Terörün sona erdirilmesi için pkk militanları önce silah bırakmalı, güvenlik güçlerine teslim olarak yargılanmalıdırlar. Çünkü pkk kurtuluş savaşı sonrası Lozan da yedi düvele kabul ettirilen Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde 1984 yılında devlet kurmak amacıyla kalkışma başlatmış, vatan sınırlarını koruyan; askerimizi, polisimizi, öğretmenlerimizi, devlet memurlarını ve vatandaşlarımızı şehit etmiştir. Bu hareket dünyada hangi devlete karşı yapılırsa yapılsın en ağır suç kabul edilir ve yapanlar cezalandırılır.
Yargılamalar başladıktan sonra gerekirse şehit aileleri ve gazilerinden olur alınarak TBMM de gerekli yasa ve veya anayasa düzenlemeleri yapılabilir. Samimi olup şeffaf bir süreç yürütülmesi şarttır. İnşallah yanılırım ancak ben bu süreçten sonuç alınacağı konusunda pek umutlu değilim. Başarısızlıkla sonuçlanan, çok ağır bedel ödenen ilk açılım süreci sonrasında yeni bir girişim için Devletin bu konuda ön görüşmeler yaparak hazırlanmış olduğunu düşünüyorum. Ancak mevcut tabloda süreci yürütecek ve sonuçlandıracak liyakatli siyasi kişiler bulunduğundan emin değilim. Oysa böyle bir girişim olacaksa mutlaka başarılı olması gerekir. Hamaset dolu konuşmalar çözüm olmaz. Ancak; tekrar hayal kırıklığı ile sonuçlanacak sürecin bedeli çok daha ağır olabilir!..
Bu günkü yazımı Zülfü LİVANELİ ‘nin “Zor yıllar” şiirinden yaptığım alıntı ile bitiriyorum.
Uykusuz gecelerde sarıveren kaygılar
Kuşkuyla gözlediğin o ölüm dolu sokaklar
Eksildi ömrümüzden umut dolu o yıllar
Siz miydiniz,bizler miydik yorgun düşen kuşaklar?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum