HAYALİNİ ANLATMA!

Hayalini anlatma… Bazıları hayallerini anlatmadığında olacağına inanır, bazıları da tam tersine.

Bu konu üzerine Peter Gollwitzer adında dünyaca ünlü bir profesör araştırma yapıyor. 32 tane

hukuk öğrencisini bir odaya alıyor ve onlara bir anket uyguluyor. Ankette de onlara başarılı bir hakim olmak isteyip istemediklerini ve bu amaç için ne kadar eğitim faaliyetlerine katılmak istediklerini soruyor. Bir grup anketi dolduruyor, bir kutuya atıp araştırmanın ikinci kısmına geçiyor. Diğer grup ise anketi doldurduktan sonra, anketi araştırmacıya veriyor. Araştırmacı ankete bakıyor deneklerin yanıtlarını onlarla tartışıyor. Yani ilk grup hedefini kimseyle paylaşmamış oluyor, ikinci grup ise başka biriyle paylaşmış oluyor.  Daha sonra her iki gruba da farklı hukuk vakaları veriliyor, acaba hangi grup daha fazla vakayı çözebilecek diye! Tahmin edilenin aksine, hedefini paylaşmayan grup daha çok vaka ile ilgilenir.

***

Peki ya neden hedefini başkalarıyla paylaşanlar, hedeflerine daha zor ulaşıyor? Çünkü hepinizin hayatında sosyal gerçeklik birde fiziksel gerçeklik gibi bir durum söz konusu ve bu algı bütün dengeler ile yakından ilgili. İlişkiler, düşünceler, hayaller gibi durumlar sosyal gerçekliği oluşturuyor. Yani bu gerçekliklerin hepsi fiziksel hayatınızda değil, kafanızda oluşuyor.

***

Ve normal şartlarda kişi kendisine hedef koyduğu zaman fiziksel olarak da hedefine ulaşıncaya kadar huzurlu ve mutlu olamıyor. Bu yüzdende hedefe ulaşana kadar başarma hazzını alamıyor. Fakat hedefini diğer insanlarla paylaşınca karşısındaki insanın ona bakışı zaten hedefe ulaşmış gibi oluyor ve kişinin fiziki bütün performansı düşüyor çünkü artık hedefe ulaşmış gibi kabul ediyor vücudu.

***

Örneğin; kişi arkadaşıyla bir kitap yazacağını paylaşıyor. Arkadaşı bunu duyduktan sonra zaten yazar sıfatını ona direkt yakıştırıyor ve onu öyle görüyor. Kişide zaten yazar olmak istiyordu, bir bakıma oluyor.

***

Burada sadece yanlış bilinen bir doğruyu düzeltmek isterim ki; birileriyle bir hayalinizi paylaştığınızda o doğrudan o kişinin etkisiyle değil, aslında kendi bünyenizin kabul edilişleri ve bakış açısıyla ilgili bir durum oluyor. Yani kimse kimsenin hayalini öğrenince onu kıskanıp, gıpta edip ya da başka bir detay ile engel olamıyor. Bu doğrudan kişinin kendi sosyal dünyasıyla ilintili bir sorun. Bu konuyla ilgili tabi ki istisnai durumlar söz konusu; anlattığının insanın fesatlığı, sinsiliği, hasetliği gibi ama doğrudan buna bağlamak konuya çözüm getirmez. Anlattığının niyetinin iyi mi kötü mü araştırması yapmak yerine anlatmamayı seçmek çok daha çözüm odaklı bir davranıştır. Ve hayalini anlatarak onu elde etme çabanın frekansından çıkma, başarmak fiziki olduğunda eminim daha keyifli olacaktır.