PİREMSES!

Hepimizin çocukluk hayalidir prenses olmak, prenses gibi yaşamak ve prenses gibi davranılması… Hayaller kurarken sınır tanımazsınız mesela, tanımayın da… genç kızlığın en güzel hayalidir AŞK! Öyle güzel yakışır ki hayallere… Onu görünce tutuşan kalp, terleyen eller, titreyen beden! Kalbin normalin dışında sanki iki taneymiş gibi atma ritmi, kekeleyerek kurulan cümleler, seni görünce çok mutlu oluyorum diye bakan gözler… Aşkın en masum halidir hayalini kurabildiğiniz o anlar. Hayallerin bile temiz kalabildiği o anlar.

***

Size hayallerinizi ya da hayal kurmayı bırakın diyemem ama gerçeğe yakın hareketin edin diyebilirim. Tecrübeyle sabittir bir durumdur bu. Kurduğunuz hayallerdeki o muhteşem aşklar var ama sürekli değil, o harika aşıklar var ama insan oluşlarıyla. Masallar gibi beyninizde canlandırdığınız gibi değil bazı oluşlar. Çok sevilebilirsiniz, çok saygı duyulabilirsiniz fakat bunun bir sürece bağlı ilerlediğini ve karşınızdakinin insan olduğunu unutmayın hayallerinize adapte olun ki hayal kırıklığı yaşamayın. Aşkla yemyeşil bahçelerde gezdiğiniz, el ele romantik dakikalar geçirdiğiniz, hayaller kurarken evinizde sadece TV karşısında uzandığınız, hamileliğinizde çevrenizde dört döndüğünü düşlediğiniz o adam hayalleriniz gerçeğe dönüşmeye başladığında yeri gelecek pijamalarıyla TV karşısında sizsiz film izleyecek. Hamile iken çevremde pervane olur dediğiniz adam yeri gelecek hamile olduğunuzu unutacak. El ele gezdiğiniz yerlere yan yana yürüyerek gideceksiniz. Bu durumlar o insan olduğu için yaşanacak en doğru insan ile hayatınızı birleştirmiş olsanız da… İnsan doğasında vardır barındığı yerde kendini rahat hissetme arzusu ve sevdiği insanın yanında rahat davranma isteği.

***

Bu süreç size eğer pembe hayalleriniz içinde yaşamaya devam ederseniz zor gelecektir ve belki de birçok soruna itecektir. Gözlerinizi ve kalbinizi aynı noktada açın. Kalbiniz hitap ettiği o adam da bir insan prenslik beklemeyin! Beklentinizi yüksek tuttuğunuz şeyler eller tutulur şeyler olmasın. Olabilecek her şeyi abartın ama prenses olmayı abartmayın ve hayal kurarken gerçek bir dünyada yaşadığınızı unutmayın. Maddi zorluklar yaşayabilir, bir hastalıkla mücadele etmek zorunda kalabilir, bir arkadaşınızın derdiyle dertlenebilir ya da ölüm gerçeğiyle yüzleşebilirsiniz. Herkes saraylara layıktır ama kimse prenses ya da kraliçe değildir. Kendi sarayınızı kendiniz inşa edecek kadar cesaretli, tacınızı kendi kendinize takacak kadarda özgüvenli olun. Hayal kurmaktan vazgeçmeyin çünkü insan en çok hayal kuracak cesareti olmadığında ölür, nefes alamadığında değil!

***

Hadi taçlarınızı takın, bulaşıklar sizleri bekliyor…

***       

Gelelim asıl prenses olayımıza… Sizler artık büyüdünüz ve prenses olmaktaki durumları o kadarda abartmayacağınızdan eminim ama çocuklarınız var ya da şayet yoksa olacak günün birinde… Onların hayatını kolaylaştırırken ve verdiğiniz değeri gösterirken gerçekçi olmanız daha çok inanmalarını ve güvende hissetmelerini sağlar. Siz kızlarınızı prensesler, oğullarınızı prensler gibi sevebilirsiniz ama karşılaştıkları diğer insanlar onları bir birey olarak görecek ve tavırlarını bu şekilde belli edecekler. Herkes evladını çok sever illaki fakat bir birey olduğunu çoğu insan hatırlamaz. Siz prenslerin ve prenseslerinde birer birey olabileceklerini unutmayın.

***

Gerçek hayat dediğimiz o kulvarda yeri gelecek hastalıklarla, yeri gelecek insanlarla, aşkla, başarısızlıkla muhattap olacaklar. Onları hayata hazırlayın! Prensesler gibi sarayda yaşamayı değil; gerçek hayatta mücadeleyi öğretin. Bazen yanılacaklarını, bazen şaşıracaklarını hatırlatın. Yolların her zaman düz olmayacağını, insanların doğru söylemeyeceğini aşılayın. Kendine güvenmesini, başarmanın çalışmaktan geçtiğini, en büyük yaslanacağı duvarın ailesi olduğunu ve özgüvenin her şey olduğunu asla unutturmayın. İlk tacını siz alın ve takın ama bir sarayda değil; gerçek dünyanın var olduğu bir bahçede…